Stratejik bataklıkta gerici bir politikacı...
AKP iktidarının ilk yıllarında 'perde arkasındaki' önemli isimdi Davutoğlu. AKP'nin dış politikasına 'Stratejik Derinliği' ile 'dışarıdan' yön veriyordu söylenene göre. Sonra Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturdu, ardından AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlığa kadar yükseldi. Bu zirveyi, tüm siyasi kariyerini borçlu olduğu isim tarafından kapının önüne konulması izledi. AKP'nin 'Stratejik Derinliği'nin mimarı Davutoğlu, şimdi kendisini 'farklı' bir etiketle yeniden sahneye atmaya hazırlanıyor. Sahaya çıkmadan hemen önce o etiketin altını kazımayı denedik...Bir Davutoğlu portresi:
Stratejik bataklıkta gerici bir politikacı...

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Abdullah Gül’ün eski danışmanı, eski Dışişleri Bakanı, eski Başbakan, eski AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, siyasi kariyerine Erdoğan tarafından kapının önüne konulunca ara vermek zorunda kalmıştı...
‘Stratejik Derinlik’ diyerek AKP’nin dış politikada izlediği tüm saldırganlıkların altına imzasını atan isimlerden olan Davutoğlu, ‘fazla derine’ inip boğulmasının ardından bugünlerde kendisini ‘yeni’ bir partiyle ‘yeni’ bir umut olarak tekrar piyasaya sunmaya hazırlanıyor.
Oysa Davutoğlu’nun hiç unutulmayacak ve üstelik de hiç eski olmayan onlarca günahı bulunuyor…
Davutoğlu kendisini farklı bir etiketle yeniden siyaset sahnesine sunmadan önce, etiketin altını biraz kazıyalım istedik...
ERDOĞAN VE GÜL’ÜN ‘DEHA’SI…
Hakan Fidan ve Ali Babacan'da olduğu gibi yine Abdullah Gül tarafından “siyaset” arenasına çıkarılan isimlerden biri Ahmet Davutoğlu.
“Stratejik Derinlik adlı kitabın yazarı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu" olarak AKP’nin iktidara geldiği ilk yıllarda “danışman” sıfatıyla dönemin başbakanı Abdullah Gül tarafından göreve getirilecekti.
“Başbakanlık Dış Politika Danışmanı” sıfatına sahip olan Davutoğlu, sırasıyla Gül ve Erdoğan’ın danışmanlıklarını yaptı.
Burada "tutunmayı" başaran Davutoğlu daha sonra kendisiyle özdeşleşecek Dışişleri Bakanlığı'nda danışman olarak görevlendirildi.
DIŞARDAN ATANAN BAKAN VE ‘DERİNLİK'
AKP'nin “Yeni Osmanlıcı” politikaların mimarlarından olan Davutoğlu, perde gerisinde “dış politikaya yön veren” isim olarak anıldı uzun yıllar boyunca.
The Economist dergisi 2007’de Davutoğlu’nu "perde gerisindeki güç" olarak tanımlıyordu.
Bu süreç Erdoğan’ın 1 Mayıs 2009’da Abdullah Gül’ün onayına sunduğu kabine listesiyle birlikte değişti.
Dışişleri Bakanlığı koltuğunu kapan Davutoğlu, artık "sahneye" doğrudan çıkacaktı.
STRATEJİK DERİNLİK: MERKEZ ÜLKE TÜRKİYE
Bakanlık koltuğuna oturduğu gün binlerce satan “Stratejik Derinlik” adlı kitabında şöyle diyordu Davutoğlu:
Soğuk Savaş sonrası dönemin getirdiği dinamik uluslararası ve bölgesel konjonktürde en yakın havzasından başlayarak dışa açılması kaçınılmaz olan Türkiye'nin stratejik derinliğinin yakın kara, yakın deniz ve yakın kıta bağlantıları ile yeniden tanımlanması ve bu derinliğin jeopolitik, jeoekonomik ve jeokültürel boyutlarının dış politika parametreleri olarak kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Türkiye, tarihi derinliği ile stratejik derinliği arasında yeni ve anlamlı bir bütün oluşturma ve bu bütünü coğrafi derinlik içinde hayata geçirme sorumluluğu ile karşı karşıyadır. Stratejik açıdan mühver bir ülke olan Türkiye, bu sorumluluklarının gereğini yerine getirmesi durumunda bir merkez ülke konumu kazanacaktır.
SIFIR SORUN GERİDE KALDI
Davutoğlu, bugünlerde AKP’den istifa eden bir diğer ismin, Ali Babacan’ın halefi olarak Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturacaktı.
2 Mayıs 2009’da Dışişleri Bakanı Babacan’dan koltuğu devralan Davutoğlu, “stratejik derinliğini” ilk gün şöyle formüle ediyordu:
Öncelikle komşularla sıfır problem ilişkisini maksimum çıkar ilişkisine dönüştürme gayreti içinde olmalıyız. Türkiye tek bölgeyle anılan bir ülke değildir. Balkan ülkesidir, Kafkas ülkesidir, Ortadoğu ülkesidir, Karadeniz ülkesidir, Akdeniz ülkesidir, Hazar ülkesidir, Körfez ülkesidir hatta etkileri itibarıyla. Bütün bu bölgelerde Türkiye düzen kurucu ülke rolü üstlenmek durumundadır.
ÇIKARCI VE FIRSATÇI BİR KARİKATÜR
Türkiye’nin ABD merkezli dış siyasetini "Yeni Osmanlı" hayaliyle süsleyip hamleler yapan AKP’nin “merkez” akıllarından biri olmuştu artık Davutoğlu.
"Sıfır sorun maksimum çıkara dönüşmeliydi", böyle diyordu Davutoğlu.
7 yıl sonra kapının önüne konulacağı partide o günlerde “Hoca” olarak büyük bir takdir de görüyordu…
ABD hayranlığı çıkarcı ve fırsatçı bir Osmanlı hayranlığıyla birleşince, tıpkı diğer AKP kadrolarında olduğu gibi boyunu aşan işlere imza atmaya çalışan bir karikatür çıktı ortaya.