Topluma ve geleceğe büyük meydan okuyorlar
Topluma ve geleceğe büyük meydan okuyorlar
Orhan BURSALI

Tarikatlar, cemaatler ülkeyi yönetiyor gibi.
İsmailağa cemaat lideri Cumhurbaşkanı’nı ziyaret ediyor (karşılıklı) ve bu sözleşmenin iptalini isteyebiliyor.
Arkasından,
sözde düşünce ürettiğini söyleyen yine aralarında ilkel fetvalarıyla
bilinen bir ilahiyatçının ve benzer beyinde kişilerin bulunduğu (işadamı
da var, finansör olarak!) bir kuruluşun mensupları, bu anlaşmanın neden
iptal edilmesi gerektiği konusunda, en ilkel, kadına en düşman, erkek
eğemenliğini en yücelten ve kadın erkek ilişkilerinin tam bir alt
kastüst kast ilişkisi içinde düzenlemekten yana bir “rapor” yayımlıyorlar.
Rapora
baktığınızda Afganistan’daki Taliban ve Suriye-Irak’taki IŞİD ve diğer
köktendinci kafaların sayfaların arasından bize el salladığını,
gülümsediğini görürsünüz.
Cemaat ortaklığı hep iktidarda
AKP,
2013 yılının 17 Aralıkı’na kadar ülkenin en güçlü, en paralı, en etkili
ve devlette en örgütlü, en sahtekâr yarı gizli cemaati Fethullah Gülen ile ortaklaşa ülkeyi yönetiyordu.
Öyle
ki FG’ye övgüde, AKP’liler yarış halindeydiler ve hele birlikte
fotoğraf çektirmek onlara artı bir itibar - puan kazandırıyordu!
Gazetecisinden milletvekiline, hukukçusundan (ki uyuşturucu tüccarını koruyanı da var) siyasetçisine kadar.
Ne zamanki FG, Erdoğan’ın koltuğunu da istedi, işte o zaman kıyamet koptu.
Bir cemaat ile işbirliği, Türkiye’ye bir darbe girişimine, en kanlı kalkışmaya, 250 kadar insanın öldürülmesine mal oldu.
FG ve adamları da dünyanın en kötü insanlarına dönüştüler. Ama zaten öyleydiler!
Tarikatsız sağ iktidar olmaz
Bugün bakıyoruz, devlet içinde ve dışındaki diğer cemaat örgütleriyle al takke ver külah işbirliği alabildiğine sürüyor.
AKP
onlarsız yapamaz. Çünkü bu örgütler arayış, beklenti ve çok yönlü
yoksunluk içindeki binlerce insanı ağları içine hapsederek iliklerini ve
beyinlerini sömürmek için gerekli.
Cemaat ve tarikatçılar, dinin en büyük sömürücüleri. En kadın düşmanı olanlar.
Hepsi erkek, hepsi “yol gösterici”, hepsi yarım veya tam mehdi!
Aralarından
çıkan en utanmaz ahlaksızları üzerine yazılan kitaplar, içinde
bulunduğumuz toplumsal yüz kızartıcılığın zor görünür rezil örneklerini
sergiliyor.
Tüm anlatımları kadın üzerine
Sapkın erkeklerin tüm senaryoları kadınlar ve kadın cinselliği üzerinden..
Kadının
türbanı, başı, saçı, kılı, eli, yüzü, ayağı, kulağı, ağzı, burnu...
Yani kadının tümü, erkeğin her alanda toplumsal ve özel iktidarını
gerçekleştirdiği ve gerçekleştireceği nesnesi.
Aralarında bir tane kadın “hoca” veya efendi yok.
Olsa ne olurdu bu tarikatçıların hali, çok merak ederim!
İlginç bir şekilde, o cenahın tüm kadınları da bu durumu kabul etmiş görünüyor.
Mesela ilahiyat fakültelerinde kaç tane kadın öğretim üyesi var, bilmiyorum, oturup sayamam şimdi.
Fakat onlardan tek bir ses duymuyoruz, nefes alıp veriyorlar mı, bilmiyoruz.
Erkek ruhbanların her türlü denetimine, baskısına, teorisine, zırvalığına, arkaik kabullerine evet diyorlar sanki.
Okudukları İslam külliyatının büyük kısmı çünkü bunu vazediyor.
Ata’nın yarattığı farklılık
Ülkemizdeki bu ilkelliği köklü bir söküp atma girişiminde bulunan ise Atatürk (ve arkadaşları) oldu.
Büyük adam, büyük lider, büyük devrimci, dünya çapında siyasetçi ve bilimsel düşünen ve davranan bir beyin..
Bugün ülkenin İslam ülkeleri arasında farklılığını yaratan modern ve laik kitleler, bu büyük beynin açtığı yoldan ilerlediler.
Bence,
bugün yeniden en ilkelliğe dönüşü vazedenlerin de asla
başaramayacakları ve aşamayacakları en büyük duvarı oluşturuyorlar.
***
İktidar
bürokratlarının yüzlerindeki perdenin tamamen atılmasının taze bir
örneğini de en ilkelliğin alametifarikası olan kılıç kuşanarak kürsüye
çıkan ve Atatürk’e lanet okuyanlarda gördük.
Hayata
gelmesini sağlayan bir ülke, bir vatan yaratan ve bu sayede
anababasının özgürce birleşmesiyle doğan, bu olmasaydı asla kendisinin
de var olamayacağını idrakten uzak bir sıradan insanlık fışkırıyor her
yerden!
***
Dinin
en arkaik yorumlarına günümüz kadınını, kadın-erkek ilişkisini kurban
etmeye kalkışanlar, kadınlara şiddet uygulayanların en azından düşünsel
ortakları - işbirlikçileri olur mu diyeceğiz..
Topluma ve geleceğe ilkellikten meydan okumaya kalkmayın, başaramazsınız.