Akpolat'ın gözaltına alınmasını "millet iradesine saldırı" olduğunu söyledi

Beşiktaş Demokrasi Mitingi'nde konuşan CHP Lider Özgür Özel, "Ne benim ne Kılıçdaroğlu'nun ne partimizdeki herhangi bir genel başkanın atadığı hiç kimse, hiçbir yere kaçmadı. Ama, Erdoğan'ın atadıklarından Almanya'ya kaçanlar, Yunanistan'a kaçanlar, Pensilvanya'ya sığınanlar, kaçamayıp da Silivri'de olanlar var.Hepsini sen atadın" dedi.

Özel Beşiktaş'tan Erdoğan'a seslendi: Biz hiçbir zaman kaçmadık ama senin atadıkların kaçtı

CHP, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat'ın gözaltına alınmasını protesto etmek amacıyla Beşiktaş Belediyesi önünde "Demokrasi Mitingi" düzenledi.

Mitingde konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Akpolat'ın gözaltına alınmasını "millet iradesine saldırı" olduğunu söyledi.

Özel, kalabalığa hitaben yaptığı konuşmada, "Bugün hepimiz işimizi gücümüzü bırakıp buraya geldik. Beşiktaş Belediyesi'nin önünde, Beşiktaş'ta adım atacak yer yok. Çünkü bugün burada Beşiktaş'ın iradesine, milletin iradesine sahip çıkmaya geldik." dedi.

Akpolat'ın "tertemiz, iyi yetişmiş, genç, vatansever" bir belediye başkanı olduğunu vurgulayan Özel, 31 Mart seçim sonuçlarına atıfta bulunarak, "31 Mart tarihinde Beşiktaş, İstanbul, Türkiye bir karar verdi. Beşiktaşlılar, 31 belediye meclis üyeliğinin 31'ini de Cumhuriyet Halk Partisi'ne, Rıza Akpolat'ın ekibine verdiler." şeklinde konuştu.

Özel, iktidarı eleştirerek, "Şimdi bu kapıdan içeriye milletin oylarıyla giremeyenler, yargı oyunlarıyla girmeye çalışıyorlar." ifadelerini kullandı.

Akpolat'ın gözaltına alınmasını "Acıziyetin, hazımsızlığın ve milleti tanımamanın bir sonucu" olarak değerlendiren Özel, "Demokrasilerde bir tane egemen vardır, o da milletin kendisidir." vurgusunu yaptı.

Esenyurt ve Tunceli Ovacık Belediye Başkanlarının da haklarındaki iddialarla görevden alındıklarını hatırlatan

Özel, "CHP'li belediyelere teker teker itibarsızlaştırma operasyonları yapılıyor." dedi. Özel, iktidarın büyükşehir belediyelerinin hizmetlerini engellemeye çalıştığını söyleyip CHP'li belediye başkanlarını "yoksulun dostu" olduğunu belirtti.

Akpolat'ın gözaltına alınma şekline de tepki gösteren Özel, "Hasta babasını ziyarete gitmiş bir belediye başkanının evine sabah 4.30'da kapıyı kırarak girdiler." dedi.

CHP'li hiçbir yöneticinin yargıdan kaçmadığını belirten Özel, iktidar partisine mensup bazı isimlerin yurt dışına kaçtığını söyledi.

İhsan Aktaş isimli bir iş adamının "suç örgütü lideri" olarak anıldığı bir soruşturmaya Akpolat'ın da dahil edildiğini belirten Özel, Aktaş'ın birçok kamu kurumuyla ve farklı siyasi partilere mensup belediyelerle çalıştığını ifade etti.

Özel, Aktaş'a TEM Otoyolu üzerinde benzin istasyonu yapma yetkisi veren kanun maddesine de dikkat çekerek, "Bizim adayımız Rıza Başkan'ın İhsan Aktaş'la özel bir irtibatı yok ama İhsan Aktaş'ın Ankara'da çalışan meclise bir gece yarısı kendine özel bir madde ekletebilecek gücü var." ifadelerini kullandı.

Özel, konuşmasının sonunda yargı mensuplarına seslenerek, "Kanunsuz emirlere, usulsüz taleplere, siyasete alet edilmek üzere size iletilen talimatlara teslim olmayın." dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel şöyle konuştu:

Bugün, bugün bir iş günü. Bugün bir mesai günü. Bugün buradaki herkes bu ülke için, bu şehir için, ailesi için çalışmak, işini gücünü yapmak, daha iyi bir Beşiktaş, daha iyi bir İstanbul, daha iyi bir Türkiye için gayret sarf etmek isterdi.

Ama bugün hepimiz işimizi gücümüzü bırakıp buraya geldik. Beşiktaş Belediyesi'nin önünde, Beşiktaş'ta adım atacak yer yok.

Çünkü bugün burada Beşiktaş'ın iradesine, milletin iradesine sahip çıkmanın, bu ülkenin tertemiz, iyi yetişmiş, genç yüreğinde, gönlünde vatan, millet, bayrak sevgisi olan pırıl pırıl bir belediye başkanımızı, bir evladımızı, bir kardeşinizi, Beşiktaşlıların komşusu, evladı, kardeşi Rıza Akpolat'ın şahsında Beşiktaş'ın iradesine sahip çıkmaya geldik.

31 Mart tarihinde Beşiktaş, İstanbul, Türkiye bir karar verdi. 22 yıldır "Yenilmedim, yenilmiyorum, yenilmeyeceğim." diyen birisi, kibrin esiri olmuş, gücünün esiri olmuş ve geldiği sokaklarda artık dolaşmayan, sıcak salonlarda kendi atadıklarına kendini alkışlattıran, geldiği yeri unutup millete tepeden bakan birisi, ele geçirdiği güçle geçmişte kendi yaşadığı yargı mağduriyetlerini söyleye söyleye, o mağduriyeti dile getire getire bir yerlere gelmiş olan birisi, şimdi gücü ele geçirince kendisine yapılan ve yapılmayan bütün kötülükleri rakiplerine yapmaya, siyaseten yarışıp da yenemediklerini elindeki kamu gücüyle yenmeye, sindirmeye ve karşısında neyi engel görüyorsa onunla haksız bir mücadeleye girişmeye başladı.

İşte bizi buraya toplayan süreç tam da böyle bir aciziyetin, hazımsızlığın, milleti tanımamanın, milletin gücünden güç alıp belli bir yere gelince millete sırtını dönmenin sonucudur, tezahürüdür. Oysa hepimiz biliriz ki demokrasilerde bir tane egemen vardır.

Bir tane egemen vardır, o da sadece milletin kendisidir. Egemenlik milletindir! Ondan aldığı gücü kendi gücü sananlar yanlış yaparlar, yanlış yaptırırlar, bu ülkeye yazık ederler.

Son dönemde, 31 Mart'ta Beşiktaş'ta kullanılan oylar, genç başkan, çalışkan başkan, vatansever başkan Rıza Akpolat burada sizlerin oylarıyla bir rekora imza attı.

Çünkü 5 yıldır görev yapıyordu. Bu Beşiktaş Belediyesi'nin pencerelerinden buraya bakan, gözleri ışıl ışıl, çalışkan, temiz, namuslu insanlarla birlikte 5 yıl boyunca bu şehre, bu ilçeye hizmet etti. Sonra partisi tarafından yapılan anketlerde hiç şüphesiz açık ara, büyük bir memnuniyetin sonucu olarak yeniden aday gösterildi.

Çıktı Beşiktaş sokaklarına. Alnı açık, başı dik gezdi. Çünkü kimsenin gözünün içine bakamayacağı bir şey yapmamıştı. Çünkü Beşiktaş onu, o Beşiktaş'ı gayet yakından tanıyordu. Ahali ondan, o Beşiktaş'tan memnundu, razıydı.

Türkiye'ye duyurmak isterim ki; Beşiktaş Belediyesi'nde 31 belediye meclis üyeliği vardır. Beşiktaşlılar bunu şöyle taksim ettiler. 31 üyenin, 31'ini de Cumhuriyet Halk Partisi'ne, Rıza Akpolat'ın ekibine verdiler.

Buradan bütün Türkiye'ye, Cumhuriyet Halk Partisi dışında başka partileri tercih etmiş değerli vatandaşlarımıza sesleniyorum.

Başka partilerde siyaset yapan, rakip olduğumuz değerli siyaset arkadaşlarımıza, tüm siyasi partilerin belediye meclis üyelerine, ilçe başkanlarına, belediye başkanlarına sesleniyorum.

Diğer siyasi partilerin yöneticilerine sesleniyorum. Bir ilçede 31 belediye meclis üyesinin 31'i de bir partiye verildiyse orada karar mutlaktır.

Memnuniyet tamdır, daha da ötesindedir. Ve milletin karşımızdaki rakip olan AK Parti MHP birlikteliğine 31 belediye meclis üyeliğinden birini daha vermemesinin bu kentte bir anlamı vardır.

Demiştir ki Beşiktaş, "Düşündüm, taşındım. Aldığım hizmete baktım. Hizmeti verenlere baktım ve kararımı verdim. Siz bu kapıdan içeri girmeyin." Beşiktaş hizmeti kimden alacağına karar verdi.

Şimdi bu kapıdan içeriye milletin oylarıyla, milletin helal oylarıyla giremeyenler yargı oyunlarıyla girmeye çalışıyorlar. Bunu görmek demokrasiye inanan herkesin, Türkiye'nin dört bir yanındaki tüm siyasetçilerin ve bu iktidara oy veren herkesin şunu görmesi lazım.

Hal böyleyken yargı oyunlarıyla Cumhuriyet Halk Partili belediyelere girmeye çalışmak, el atmak ve itibar suikastı yapmak demokrasinin işi değildir. Hattı zatında güçlülük de göstermez.

Bu aslında bir tükenmişliğin eseridir. Bunu görüp de "İyi yapıyor bizi." diyecek Ak Partili iyi niyetli seçmenlerin, MHP'li iyi niyetli seçmenlerin olduğuna inanmıyorum.

Türk milleti der ki: "Kim kazandıysa o yönetecek." Öyle ya, hepimiz gücü aynı yerden almıyor muyuz? Bugün Rıza Akpolat'a verilen vazifenin, gücün meşruiyetini inkâr edersek yarın bu 600 milletvekiline, bu bakanlara ki ayrı ayrı seçilmediler, atandılar.

Peki bu cumhurbaşkanına "Sana verilen desteği de yok sayıyoruz." derlerse bu ülkenin sonu ne olur?

Sayın Erdoğan şunu hatırla. Senin ne istediyse verdiklerin, sırtını sıvazladıkların, birlikte yol yürüdüklerin, devletin tepesindeki menzile farklı yollardan yürüdüklerin bir gün altlarına çektiğin tankla karşına çıktılar.

O gün muhalefet partisi olarak biz bu darbe girişimi karşısında kapalı meclisi açtırdık ve dedik ki: "Seçimler yapılıp milletimiz başka bir karar verene kadar ülkenin ana muhalefet partisiyiz.

Seçilmiş parlamento'nun, demokrasinin arkasında, darbecilerin karşısındayız." dedik. Millete güvenmek, millete inanmak, milletin kararına saygılı olmak darbe günü bile muhalefet de olsanız seçilmişlerin yanında yer almak demektir. Biz böyle bir partiyiz.

15 Temmuz akşamı bütün millet şahittir ki, Erdoğan da şahitlerin en başındadır ki biz milletin seçtiğine elindeki güçle karşı duranın tam karşısında olduk. Şimdi ele geçirilen yargı gücüyle, altına tank değil bir araç verilmiş başsavcının, eline yetki verilmiş başsavcının, sırtına cübbesi geçirilmiş başsavcının talimatlandırılmasıyla İstanbul'u karıştırmak, CHP'li belediyelere teker teker itibarsızlaştırma operasyonları yapmak ve Cumhuriyet Halk Partisi Belediyeciliğini sahada yenemeyip, milletin gönlüne giren bu anlayışı yarışarak geçemeyip buna karşı haksızlık yapmak, güç kullanmak bu ülkede hiçbir kimseye faydası olmadığı gibi Recep Tayyip Erdoğan'a da fayda getirmeyecektir, huzur getirmeyecektir.

Esenyurt Belediye Başkanımız sevgili Ahmet Özer, iyi bir akademisyen, bir kanaat önderi, bir bilim insanı. Fikirlerine en çok da bu hükumetin başvurduğu bir bilim insanını Esenyurt'ta aday ettik.

Esenyurt kendisini görevlendirdi ve iki kişiden birinin oyunu alarak hizmete başladı. Kendisine bir sabah operasyon yaptılar, tutukladılar ve tutuklamaya itirazda "Bu deliller yeterli değil ama gizli tanık var." dediler. O gizli tanık iki ayı geçmiş, 75 gün olmuştur, tek bir kişi için yazılacak bir iddianame hazır olamamıştır. Çünkü talimat kesindir.

Yukarıdan, öyle başsavcıya falan da bir şey demek için demiyorum, daha yukarıdan daha yukarıdan, en yukarıdan, Recep Tayyip Erdoğan'dan gelen talimat: "Türkiye'nin en büyük ilçesini CHP'nin elinden alın. Hazmedemiyorum bu sonucu."

Bu talimata göre suçlanacak Ahmet Özer alınmıştır ama aranan delil bulunamamış, icat edilen gizli tanık bile bir kulp takamamıştır.

300 sanıklı davaya dört günde iddianame ile, iddianame yazmakla övünenler halen daha 75 günde tek sanıklı Ahmet Özer davasına bir iddianame yazamadılar.

Diğer taraftan hiçbir suçu olmayan başkanımız iki ayı aşkın süredir cezaevindeyken Tunceli Ovacık'ta Belediye Başkanımız sevgili Mustafa Sarıgül, Ovacık'a yıllardır hizmet ediyor. 12 yıl önce dönemin savcısı, jandarma komutanı, valisi "Bu cenazeyi bu köye biz götürürsek çatışmalar çıkar, zayiat veririz. Belediye olarak siz götürün." deyip verdikleri talimat eseri bir cenazeyi ailesine teslim ettiği için "Terörist cenazesine katılmak" iddiasıyla terör örgütüyle ilişkilendirildi.

Görevden el çektirildi, ceza verildi. O haksızlık da hepimizin vicdanında bir yara olarak yanı başımızda duruyor. Diğer yandan belediyelerimizin hizmetlerini kesmek için Esenyurt'ta iki ayı aşkın süredir büyük bir mücadele veren İstanbul İl Örgütümüzün başkanı, sevgili adaşım biraz önce ifade etti.

Aslında derdi kreşteki çocuk olan, onu cezalandıran, aslında derdi sosyal yardım alan, yoksul olan, onu cezalandıran, Ekrem Başkan'ın anne kart dağıttığı yoksul annelere, onlara ceza veren, Ekrem Başkan'a İstanbul'u üçüncü kez üst üste, her seferinde artan oylarla, bir milyon farkla emanet eden İstanbullulara kafa tutan bir anlayış bu hizmetleri kesmek için her yola başvuruyor.

Bu otobüsün üzerinde, bu otobüsün üzerinde sizleri selamlayan büyükşehir belediye başkanlarımızın her birisi kendi şehirlerinde bir büyük başarının, bir büyük başarı hikayesinin mimarlarıdır.

Tarih yazdılar, tarih yazmaya devam ediyorlar. Onlar yoksulun dostu. Onlar soğuk havada yanmayan kaloriferi yandıran, tütmeyen bacayı tüttüren, kaynamayan tencereyi kaynatan, yoksula, öğrenciye sahip çıkan, kreşler yapan, yurtlar yapan ve bu iktidarın sırtını döndüğü kim varsa onların elini tutan, sırtını sıvazlayan, yüzünü güldüren kahramanlardır.

Tüm büyükşehir belediye başkanlarımı saygıyla selamlıyorum. Onlara minnettarız. Onlarla gurur duyuyoruz.

Çünkü bu başkanlar yandaşlarını zengin etmenin peşinde değil. Bu başkanlar vatandaşlarını memnun etmenin, yoksula, zor durumda olanlara, gerçekten bu iktidarın yalnız bıraktıklarına yoldaşlık etmenin, onlarla birlikte bu ülkenin yarınlarına güvenle yürümenin peşindeler.

İşte onlardan bir tanesi de çok sevgili kardeşimiz, Rıza kardeşimiz de bu ülkeye, bu şehre hizmet etmenin telaşıyla koca bir yaz dönemi boyunca aksattığı, uğrayamadığı, yanında olamadığı ailesine zaman ayırmak, hasta olan babacığını birkaç günlüğüne yanında olmak için ayrılmış, hasta babasını ziyarete gitmişti. Resmi ikametgahına sabahleyin 4.30'da kapıyı kırarcasına polisler dayandı. Anneciği kalktı, korkuyla kimin olduğunu sordu. "Aç." dediler. "Açmazsan kırarız. Rıza'yı almaya geldik."

Teyzem açtı. Dedi ki: "Evladım, rıza yok." Hasta babasını ziyarete gitti. "Arayayım, çağırayım gelir." dedi

Çünkü ana oğlunu biliyor. Biz birbirimizi biliyoruz. Bizim kimseden kaçmamızı gerektirecek hiçbir işimiz olmaz.

Buradan Sayın Erdoğan'a hatırlatayım. Ne benim ne Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun ne partimizdeki herhangi bir genel başkanın atadığı hiç kimse, hiçbir zaman hiçbir yere kaçmadı.

Ama, ama Erdoğan'ın atadıklarından Almanya'ya kaçanlar, Yunanistan'a kaçanlar, Pensilvanya'ya sığınanlar, kaçamayıp da Silivri'de olanlar var.

Hepsini sen atadın, hepsini sen atadın. Bizim içimizde savcı çağırınca gitmeyen hiç olmadı, olmaz, olmayacak. Bizde polis ifadeye çağırınca oraya koşmayan hiç olmadı, olmayacak.

Ama sizin atadıklarınız çağırıldıkları zaman yerinde yeller esiyorsa demek ki vaktiyle bu kurala, kanuna, devlete, millete ihanet edebilecekleri muteber sayıp atamışsınız.

Biz böyle yanlışlar yapmadık, yapmayız. Çünkü Atatürk'ün partisinde yanlış olmaz, yanlış insan olmaz. Vatanını, milletini sevmeyen olmaz.

imdi gelelim işin can alıcı birkaç detayına. Nasıl ulaşacaklar? Ne kulp takacaklar? Neyle suçlayacaklar? Sabahın köründe bir basın bildirisi.

İçinde İhsan Aktaş adında bir iş adamının, tüm kamu kurumlarının ihalelerini takip eden, çokça ihale alan, bunun için neredeyse uzmanlaşmış güçlü bir şirketin sahibi İhsan Aktaş'ın adı, suç örgütü lideri olarak geçiyor. Döndük, baktık.

Bu İhsan Aktaş kimin nesi? İhsan Aktaş ve şirketi, şirketleri her yerde var. Parti ayırmadan her yerde var. Yerel yönetim, merkezi yönetim ayırmadan her yerde var.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde var, en başta. Sayıştay'da var. Devlet hava meydanlarında, Türk Hava Yolları'nda var. Belediye dersen Trabzon Büyükşehir'de de var, Isparta'da da var.

Parti ayırmadan Türkiye'nin dört bir yanındaki araç ihalelerinde, temizlik ihalelerinde var. Beşiktaş'ta da var. Bugün sorgular yapılırken de ortaya çıkıyor.

Alabildiği ihaleler var, alamadığı ihaleler var ama her ihalede bu şirket var. Bu şirketin ne CHP ile ne Rıza Başkan'la doğrudan ya da dolaylı bir ilişkisi yok. Herkes gibi gelmiş, ihale dosyası almış, ihaleye girmiş, kazanırsa kazanmış, kaybederse kaybetmiş.

Örneğin Esenyurt'ta ihaleyi almış. O ihaleyi aldıktan sonra 2 aylık itiraz süresi beklenirken Ahmet Özer'e kayyum atanmış. Ahmet Özer tek kuruş ödemeden, bir tek ödeme yapmadan görevden alınmış. Yerine atanan Beyoğlu Kaymakamı, çiçeği burnunda vali yardımcısı, Esenyurt kayyımı dosyayı incelemiş, bir ay uzatma vermiş ve bir ayın da sonunda ihaleyi uygun bulmuş, onaylamış ve bu hizmete karşı para ödemeye başlamış.

İhsan Aktaş meselesi üzerinden hem Esenyurt'u hem Beşiktaş'ı işe dahil edip güya, mümkün değil ama ellerine yüzlerine bulaştırdılar ama Esenyurt'la Beşiktaş'ı ilişkilendirmeye kalktılar.

O teori aslında kayyum döneminin içinde olduğu anlaşılınca çöktü. Dönüyorlar Beşiktaş'a. Bu kişinin buradaki ihalesine bakıyorlar, anormal bir şey yok. İşin ilginci, bu kişi Beşiktaş'ta daha önceden yaptığı işlerin de parasını alamamış.

Niye alamamış? Çünkü "Silkeleyin" diyor ya, "paralara el koyun" diyor ya, "CHP'ye huzur vermeyin" diyor ya, müteahhidin parasını, değil müteahhide ayrıcalık yapmak, müteahhidin parasını dahi ödeyememiş.

Sonra bu müteahhide bir bina satılmış ama yapılan değer tespitinden pahalıya da satılmış. Müteahhide olan borçlar düşülmüş, aradaki fark alınıp bu binadaki emekçilerin ödenemeyen maaşları ödenmiş.

Bir şu hale bakın. Bakın, camdan alkışlıyor. Çünkü biliyor, Rıza Bey kötülük yapmadı. Onun evladının, babası için çalıştı. Ne yaptıysa belediyeyi ayakta tutmak için, Beşiktaş'a hizmet etmek için yaptı.

Şimdi dört gündür onu eksi üçüncü katta tutanlar, ifadesini alacağız diyenler, dört gün üç kat yerin dibinde tuttular. Sandalye üstünde oturttular, perişan ettiler.

Nihayet bugün ifadesini dahi almadan "Ben kendim alacağım." deyip adliyeye çağırdılar. Madem bugün alacaksın, dört gündür ne bekliyorsun? Madem sen alacaksın, dört gündür orada niye bekliyorsun? Eminim ki duyacak. Eminim ki birkaç saat sonra da burada olacak.

Biz sadece size güveniyoruz. Bu ülkede yerliyiz ve milliyiz diyenler, lafa gelince devlete toz kondurmayanlar, çok milliyetçiyiz diyenler, bir ülkenin yönetimi merkezi yönetim ve yerel yönetim diye ikiye ayrılır.

Belediye başkanı doğrudan halktan oy alan kamu görevlisidir. Siz bir sabah 5'te, gündüz çağırsanız koşa koşa gelecek olan birisinin kapısını kırmaya kalkarsanız, o kişiyi hastaneye götürürken sırf o fotoğrafı çektirmek için, uyuşturucu baronuna yapmadığınız muameleyi Beşiktaş'ın seçilmiş, pırıl pırıl genç belediye başkanına yaparsanız, o görüntüleri çeksin diye adliye muhabirlerine önceden davet çıkarırsanız sizin yaptığınız iş Rıza başkanı, Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanını değil, sizin yaptığınız iş devleti, devletin seçilmiş kamu görevlisini itibarsızlaştırır.

Buradan sesleniyorum. Kendine milliyetçi diyenlere, milliyetçi hassasiyeti olanlara, devletim de devletim diyenlere, devleti bu hale düşürenlere yazıklar olsun.

Ve, ve şunu ifade etmek isteriz ki İhsan Aktaş'ın iş yapmadığı kurum kalmadığı gibi bu kişinin, bu kişinin TEM otoyolunun üzerindeki dünyanın en büyük benzin istasyonu olarak övündüğü, niyetlendiği yer belediyelerin ve karayollarının yetkisiyle öyle bir yer ruhsatlandırılamayacağı için buna belediyelerimiz, karayolları imza atmadığı için bu İhsan Aktaş'ın şirketine özel olarak 4 Aralık günü Meclis'teki alakasız bir kanunun içine, torba yasaya bir madde eklediler.

O maddeyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na TEM'in üzerindeki yere benzin istasyonu dışında çeşitli plan tadilatları yapma ve Ortadoğu'nun en büyük benzin istasyonuna imza atma yetkisini bakanlığa verdiler.

Ey Tayyip Erdoğan, bizim aday olarak atadığımız, Beşiktaş'ın da teveccüh gösterip rekor oyla seçtiği Rıza Başkan'ın İhsan Aktaş'la özel bir irtibatı yok.

Ama İhsan Aktaş'ın Ankara'da çalışan meclise bir gece yarısı kendine özel bir madde ekletebilecek gücü var. Sen İhsan Aktaş kiminle temas etti diye arıyorsan uzaklara bakma.

Allah şaşırttı sizi. Bir kişi üzerinden bizi karalayamayalım derken Allah şaşırttı. Şimdi hepimiz İhsan Aktaş'ın Ak Partili belediyelerde yaptığı işleri, kamu kurumlarında yaptığı işleri ve ona özel hazırlanan kanuni değişiklikleri görüyoruz, biliyoruz.

Kendi kazdıkları kuyuya düştüler. Şimdi göreceğiz. Rıza Akpolat birazdan, veremeyeceği hiçbir hesap olmayan Rıza Akpolat ifadesini verecek ve ümit ediyorum ki görevinin başına dönecek. Peki siz İhsan Aktaş'ın ihalesine girdiği kendi belediyelerinizi ya da kamu kurumlarını aynı muameleye tabi tutacak mısınız?

Sayın Erdoğan, bu şehirde Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptın. Döneminde İstanbul Büyükşehir'de 300 ihale dosyası soruşturuldu.

Sen bir kez savcılığa gitmedin, ifade vermedin. Doğruydu. Çünkü belediye başkanları ihale sorumlusu değildir. İhaleye imza atanlar sorumludur. Soru varsa onlara sorulur. Eğer belediye başkanları ihalelerin hepsinden sorumlu olsalar görevlerini yapamazlar.

Bunu en iyi bilen, en yakından bilen kişilerden biri sensin. Rıza Akpolat'ı bu işe buradan dahil etmenin bir itibar suikastı olduğunu hepimiz biliyoruz.

Hepimiz bunun sonuna kadar farkındayız ve bu sürecin sonunda buradan seslenmek isterim ki İstanbul'a bir kişiyi, Ankara'dan bir kişinin özel bir görevle belediyelerimizi itibarsızlaştırmak, başkanlarımızı yormak, üzmek, sözde korkutmak, sindirmek umuduyla görevlendirildi.

O kişi İstanbul'da yargı üzerinde, kanuna, nizama uygun olmayan talimatlar ve beklentilerle hareket ediyor olabilir.

Biz Türk yargısının namuslu, şerefli, vicdanına ve kanuna bağlı, gayrısından tamamen bağımsız olması gereken savcılarının, hakimlerinin olduğunu biliyoruz.

Kanunsuz emirlere, usulsüz taleplere, siyasete alet edilmek üzere size iletilen talimatlara teslim olmayın. Buradan yollayana ve koşa koşa buraya gelene değil ama bugün verecekleri kararla, kararlarla tarihleri boyunca, mesleki hayatları boyunca bugünkü kararı sırtına yük etmek istemeyen yargı mensuplarına, bugün verecekleri kararla akşam yatağa başlarını koyduklarında vicdan azabı çekmemesi gereken yargı mensuplarına, onların da birer anne, baba, evlat, eş olduklarını hatırlatarak, ortada bir suç varsa kimseye acımayın ama olmayan bir suçu üretiyorlarsa, size ürettirmeye çalışıyorlarsa, masum insanları siyaseten itibarsızlaştırmak için okuduğunuz güzel mesleğinize, içtiğiniz yemine, vicdanınıza karşı başka bir şey yapmak isteniyorsa sakın ha sakın.

Bu milletin gözü, kulağı sizdedir, gönlü yücedir. Bugün yapılacak doğruyu da, yapılacak yanlışı da unutmayacağız. Sizden adalet bekliyoruz, hukuk bekliyoruz ve buradan adliyedeki pırıl pırıl savcılara sesleniyorum. Hak, hukuk, adalet diyorum. Rıza için adalet. Beşiktaş için adalet. İstanbul için adalet istiyoruz.


Adalet, hak, hukuk, adalet, hak, hukuk, adalet. Bugün, bugün alınacak karardan sonra, bu kararın hangi dosyada, hangi delille, ne şekilde alındığı ta yıllar sonra eninde sonunda ortaya çıkacak. Bugün karar verecek, o dosyayı kapatacak kişiye soruyorum.

Eğer o dosyada vicdanına göre kusur, eksik varsa bunun hesabını elbette verirsin. Senin işin, mesleğin o. Ama o dosya siyasi bir dosyayıysa, o dosya suçsuz günahsız insanlara kara çalmak için verilmiş bir talimat dosyasıysa sakın ha sakın buna karışmayın.

Yoksa o dosya bugün kapanır ama günü gelince açılır. Ve o dosyada bir haksızlık varsa yapanlardan eninde sonunda hesap sorulur. Bunu kimse unutmasın.

Rıza Başkan, Rıza Başkan'ın seçildikten sonra yanına varıp çayını içmiştim. Rıza Başkan, Beşiktaş'ı sevdiğini, zor bir yer olduğunu, gündüz çok kalabalık, gece tenha olduğunu, gündüzcü nüfusa geceye göre para geldiğini, hizmeti zor olduğunu ve bütün belediye başkanlarımız gibi devletin tüm kurumlarının bir gözünün belediyede olduğunu, devletin imkanlarının zayıf olduğunu, buradaki emniyetin istediğinde emniyete, savcılık isteyince savcılığa, hangi kurum olursa olsun ki Beşiktaş'ta hepsinin fazlası var eksiği yok, yardıma koştuklarını, araç verdiklerini, gereç verdiklerini, yardım ettiklerini anlatmıştı.

Tanıyan herkes bilir, tanıyan herkes bilir. Rıza Akpolat devletçidir, milliyetçidir, vatanına, milletine bağlı, namuslu, çalışkan bir gençtir.

Böyle birisinin ve onun şahsında bütün gençlerin devlete ve adalete olan inancının sarsılmaması elzemdir. Rıza Akpolat her sabah kalkıp koşa koşa geldiği belediyesinde büyük bir iştahla, büyük bir hevesle hizmet için koşturan gencecik birisini sadece ve sadece CHP belediyeciliğini yıpratmak için, Cumhuriyet Halk Partisi'ne uzanmak için kimse hedefine almasın. Rıza Akpolat, Cumhuriyet Halk Partisi'nin, hepimizin evladıdır, kardeşidir, onurumuzdur.

Hepimiz sonuna kadar onun arkasındayız. Rıza Başkan yalnız değildir. Rıza Başkan yalnız değildir. Burada olacağız. İstanbul'da, Beşiktaş ilçe başkanımıza, yönetimine, il başkanımıza, yönetimine, tüm ilçe başkanlarımıza, bugün burada olan ve Beşiktaş'ın iradesine, Beşiktaş özelinde Türkiye'de halkın iradesine sahip çıkan örgütümüze ve İstanbul'un dört bir yanından yapılan çağrıya uyarak koşup gelen sizlere hiçbir mecburiyeti olmadığı halde bu soğukta, bu dondurucu havada bu meydanları dolduran sizlere minnettarız. Burada olmaya, irademize sahip çıkmaya, demokrasiyi korumaya, kötülüğün karşısında durmaya devam edeceğiz.

➽ Paylaş:
“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..