İliç maden faciası davası: 'Anagold aklanırsa yeni facialar yaşanır'
Erzincan'daki İliç maden faciasına dair duruşmada avukatlar, sorumluların "bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme’"suçundan yargılanması gerektiğini belirterek "Anagold aklanırsa yeni katliamlar yaşanır" uyarısında bulundu...İliç maden faciası davası:
'Anagold aklanırsa yeni facialar yaşanır'
Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeninde 9 işçinin toprak altında kalarak yaşamını yitirdiği faciaya ilişkin 5'i tutuklu 43 sanığın, "taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak" ve "çevreyi taksirle kirletmek" suçlarından yargılanmasına devam edildi.
Erzincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinde dördüncü gününde devam eden ilk duruşmada, tutuklu sanık Iaın Ronald Guılle, tutuksuz sanıklar Ali Erdi S, Aykut A. ve Funda A. ile taraf avukatları ve müştekiler hazır bulundu.
Tutuklu sanıklar Shaun Keady Swartz, Ali Rıza Kalender, Selçuk Çiftlik ve Ömer Ardıç ise duruşmaya bağlı bulundukları cezaevinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden katıldı.
'Hiç kimse suçlu değil, işi kadere bağlayıp kapatabilir miyiz?'
Evrensel'in aktardığına göre duruşmanın söz alan müşteki avukatı Mustafa Baydar, hızlı bir bilirkişi raporu ile adeta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerinin tamamının aklandığını söyledi. “Hiç kimse suçlu değil, işi kadere bağlayıp kapatabilir miyiz?” diye soran Baydar, koca bir dağın yığıldığını hatırlatarak “Sanık savunmalarında da gördük borularla ve solisyonlarla dışarı yığılanı atıyorlar. Anagold firması bir yerlerden bir şey alıyor, belli bir denetim sağlanmış, tedbirler alınmış ancak bunlar göstermelik” dedi. Tarihsel bir dava görüldüğünün altını çizen Baydar “Bugün burada hesap sorulmazsa yarın başka facialar yaşanacak” uyarısını yaparak sanıkların ‘taksirle öldürmeden’ değil ‘bilinçli taksirle öldürmeden’ ceza almasını istediklerini söyledi.
'Katliamın tarihi hariç biliniyordu'
Avukat Serdar Doğan ise İliç katliamına ilişkin soruşturma ve kovuşturmanın yüzeysel kaldığına vurgu yaparak “Yargılanması gereken tüm sanıklar sanık sandalyesinde yok. Basit bir iş kazası üzerinden bir yargılama yapılmaktadır. Tarih hariç, olacak bir facia şirket tarafından her şeyiyle biliniyor. Burada gerçek sorumluların ortaya koyulması gerekir. Şirketin sürekli işçi aldığını ve alırken de ‘Herhangi bir kusurumuz yok, iş verdiğimiz firmalar işimizi yapmadı’ gibi zekamızla alay eder bir tavır içindeler” tepkisini gösterdi. Kazadan 1 buçuk ay önce bir rapor verildiğini, raporun dosyada da olduğunu ancak yabancı dilde olduğu için bilirkişilerin dikkatini çekmediğini aktaran Doğan “Raporda eksik talimat verildiği ve iletişim halinde olunması gereken yerle verilerin paylaşılmadığı söyleniyor. Liçe su basılması (siyanür içeren tehlikeli bir madde), biriken cevher için önlen alınmaması hepsi gözler önünde. Bu bir cinayet mi, taksir mi buna bakmak lazım. Şimdi buradan şirketi aklayalım, seneye yine bu salonda buluşalım başka bir facia ile. Sanıklar taksirle yargılanmayı bekliyor bir de başka sorumlular arıyorlar” dedi.
'Daha fazla altın için öldüler'
Yaşananın bir cinayet olduğunu belirten ve üretim politikasını eleştiren Doğan, nitelikli personellerin işten ayrılmaya zorlandığını söyleyerek “Çünkü bu personeller işi niteliğine, tekniğine uygun yaptıkları için üretim artmıyordu. Yüksek ücretler bahane edildi, işten ayrılmaya zorladılar, onların yerine stajyer diyeceğimiz, daha az maaş alan ama en önemlisi laf dinleyen çalışanlar aldılar. Üretimi artırma ve giderleri kısma politikasının bir diğer örneği de radar makinesi. Üretim baskısı had safhada. Haftada bir altın alınırken haftada üçe çıkarılıyor bu. Bu dava iş kazası basit bir iş cinayeti değildir. Bilinçli taksir hatta toplu cinayetten bahsetmeliyiz, bu hususlar mahkemece de dikkate alınladır” dedi.
'Hedef tutturmak için okside yüklendiler'
Madende can veren Ramazan Çimen’in kardeşi Yakup Çimen, gelen tazminat taleplerini kabul etmediklerini, kamu davasından önemli bir kararın çıkacağını düşündüklerini söyledi. Katliam sonrası muhatap bulamadıklarını krizi kendilerinin yönetmek zorunda kaldıklarını anlatan Çimen “Şirket hedef tutturabilmek, açığı kapatmak için okside yüklendi. Adeta altını topraktan son damlasına kadar almak istediler… Bir yılda 75 tane beyaz yaka işten ayrılmak zorunda kaldı. Kalan mühendislerin de karar verme yetkisi yoktu” dedi.
Üretim hırsından, baskısından bahseden Çimen, kaçan kimi sanıkların ya da mahkeme salonunda olan sanıkların dışında başka sorumluların da sanık sandalyesinde yargılanması gerektiğine vurgu yaparak “Bu suçluları getirip yargının önüne çıkaracaksınız ki vicdanımız rahat olsun. Delil karartmaların olduğunu düşünüyorum, mailler silindi mi, kimi maillere erişilemedi, neden erişilemedi bütün bunlar aydınlığa çıksın” çağrısını yaptı. Gerçek açığa çıkana kadar mücadele etmeye devam edeceğini ekledi.
Kendisiyle ilgili olarak ‘Hem çalıştı hem de Anagold’dan şikayetçi’ diye konuşulduğunu belirten Çimen “Benim koyunumu ver, toprağımı ver, geçmiş yaşamımı ver o zaman. Orası artık kanlı toprak, o toprağın sahibi benim, orada abimin kanı var, babamın ailemin mezarı var. Gelecek nesiller için de buradan adil bir karar çıkması çok önemli” ifadelerini kullanarak bunun başka maden patronlarına da ders olacağını söyledi.
‘Adalete inanmak istiyorum’
Madende yaşmını yitiren Adnan Keklik’in eşi Güler Keklik “Her kimin suçu varsa cezalarını çekmesini istiyorum, şikayetçiyim” derken Uğur Yıldız’ın babası Ali Ekber Yıldız da suçluların cezalandırılmasını istedi.
Anne Sevda Yıldız şöyle konuştu:
“Benim yavrumun hiçbir şeyi kalmadı. Buraya bakarsak hiç kimsenin suçu yok. Sorumlu herkesin yargılanmasını istiyorum. Devlet mi hükümet mi kim sorumlu? Bizim madenlerimizden niye başkaları yararlanıyor? 53 gün boyunca ne yaşadık bilmiyorum, yaşamımız, dengemiz, psikolojimiz bozuldu, gündüzümüz gece oldu. Sokağa çıkınca bakıyorum oğluma benzeyen biri var mı, sarılayım da koklayayım diye. Suçu olan herkesin ceza almasını istiyorum, kimse elini kolunu sallayarak çıkmasın. Adalete inanmak istiyorum”
‘9 kişiyi değil 9 aileyi öldürdüler’
Uğur Yıldız’ın eşi Gamze Yıldız ise "Bu heyetin adil bir karar vereceğine inanıyorum. Eşimi ben geliyorum diyen bir faciada kaybettik. 53 gün boyunca her gün bekledik. Yemedik, içmedik, yediğimiz her şeyden utandık. Ömrümüz boyunca unutmayacağımız bir şey yaşadık. Uğur hayatımızda bir daha olmayacak, sesini duyamayacak olmak o kadar zor ki, bize bıraktıkları tek şey kanlı tabutuydu. Yaşanan olayda sadece 9 kişiyi değil 9 aileyi öldürdüler. Murat Kurum’un da sorumlu herkesin de yargılanmasını istiyorum" dedi.
Uğur Yıldız’ın kardeşi Duygu Yıldız da "Buradaki arsız tavırları madende de gördüm, maden sahasında da aynı şeyi yaptılar, sanki biz suçluymuşuz gibi davrandılar. Şikayetçiyim, davanın da takipçisiyim. Sanıkları savunanlar da umarım durumuzu görüp utanır biraz insaf ederler" yorumunda bulundu.
'Şirketin giriş maaliyeti 660 milyon dolar, geldikleri faaliyet noktası 2,3 milyar dolar'
Yıldız ailesi vekili Avukat Akçay Taşçı ise şu açıklamada bulundu:
"Bir CEO İliç medeni ile ilgili, “Dünyanın en ucuz ve en düşük maliyetli maden sahası” diyor. SSR, uluslararası bir şirket, borsaya açılmış bir şirket, hissedarları var. Dünyanın farklı yerlerinde maden çalışmaları yürüten bir şirket. 9 buçuk milyon ton altın çıkarmışlar buradan. Amerika’da da bir maden sahası var ancak Türkiye’de aldıkları üretimi hiçbir yerden almıyorlar. Giriş maliyeti 660 milyon dolar, geldikleri faaliyet noktası 2.3 milyar dolar. Dünyanın her yerinde madencilik faaliyeti kirli bir faaliyet, çevreye büyük zararlar veriyor.
Yargılamaya başladık, 4 gündür sorumluları arıyoruz. Anagold faaliyetlerinin tamamını taşerona havale etmiş, Anagold ne iş yapıyor bilmiyoruz. Firmanın genel söylemi, her konuda uzmanlık aldık bizim diyorlar. Kendileri ne iş yapmış bilmiyoruz. Görüntü öyle bir görüntü ki gerçekten iyi bir sistemle başlıyorlar. Mevzuatta olmamasına rağmen radar getiriyorlar vs. 4 gündür bize ‘Benim görevim budur’ diyen bir çalışan çıkmadı. Her yerden danışmanlık alınıyor, her iş uzmanına teslim edilmiş, son teknoloji kullanılıyor ama ne hikmetse liç yığılmış. Mühendislik faaliyetleri kapsamında bir sürü uyarı yapılıyor, işçiler uyarıyor ancak 2.3 milyar doların döndüğü alanda bir yönetici burayı boşaltın demiyor. Çünkü bir öncelik var, öncelik üretim.”
‘ÇED onayı veren her kurum sorumlu’
“Yürütülen faaliyet madencilik. Yargılama konumuz çok tehlikeli iş. İSG de bunun esasıdır. 'İSG’yi halledelim ki madeni çıkaralım”dır madencilik faaliyeti. Ancak iş sağlığı güvenliği işinin esasını mimara yaptırıyorlar bizim de buna iş güvenliği önlemlerinin alındığına inanmamızı bekliyorlar" diyen Avukat Taşçı, sözlerine şöyle devam etti:
“2021’den sonra madende üretim 2 katına çıkmış. Şirketin önceliği üretim önceliği masraf kısmadır. Bakanlığın raporla aklandı, ÇED raporu için onay veren bütün kurumlar faciadan sorumlu. Maden 185 kez denetimden geçmiş ancak Bakanlık denetimini yapmıyor, Kızıldeniz’e kadar giden tonlarca atık… Alın size gelişmiş ülke. Bu toprağı bu kadar zehirleyecek bir faaliyet yürütülüyor ve Bakanlık biz bunun mevzuatını yapmamışız diyor. Böyle bir gelişmiş ülke olur mu?Olay günü alınan alınmayan önlemler üzerinden kurulmuş bir iddianame var. Ancak herkes anlatıyor göz göre göre gelinen bir facia olduğunu. Ancak aksiyon alacak birini arıyor iddianameyi hazırlayan savcı.”
Duruşmada gerginlik yaşandı
Taşçı’nın beyanı sonrası sanık avukatlarıyla Taşçı arasında tartışma yaşandı. Sanık avukatlarından Ramazan Türk’ün Yıldız ailesi ile görüşüp para teklif ettiği iddiasında bulunan Taşçı’ya cevap veren Türk böyle bir şeyin yaşanmadığını dile getirdi. Duygu Yıldız ise araya gererek “Hilton otelde görüştük. Kameralar çekmiştir herhalde, onunla bile ispat edilebilir” dedi. Gerginlik dava çıkışı adliye koridorunda da devam etti.
Sanık avukatları ile müştekiler ve avukatlarının ifadeleri ile tamamlanan duruşmanın ertesi gün (21 Mart) saat 09.30’da devam etmesine karar verildi.