Bugün 2 Temmuz... REJİMİN TAŞLARI O GÜN DÖŞENDİ!

 Madımak Oteli’nde 33 aydının yakılarak katledilmesinin üzerinden 32 yıl geçti. Bugünkü AKP rejimine giden yolların döşendiği katliamda failler cezasızlıkla ‘ödüllendirildi’, suç ortakları ise yıllardır suskunluğunu koruyor...

Rejimin taşları o gün döşendi

Bugün 2 Temmuz... Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nde aralarında yazar ve aydınların da bulunduğu 33 kişi ile 2 otel çalışanının yaşamını yitirdiği katliamın üzerinden tam 32 yıl geçti. 

Katliamın üzerinden geçen onca yıla rağmen açılan dava zamanaşımına uğradı, failler cezasızlıkla ‘ödüllendirildi’. Olaya ilişkin dava süresince aranan faillerin nerede oldukları ancak hayatlarını kaybedince ortaya çıktı. Suç ortakları ise yaşanan katliama karşı yıllarca sustu ve susmaya devam ediyor.

1993 yılından sonra siyasal İslamcı Refah Partisi’nin yükselişi başlarken katliam AKP iktidarına giden yolların taşlarını döşedi. AKP iktidarına doğru giden bu yolda bugün ülkeyi her geçen gün daha da karanlığa sürükleyen rejimin ayak sesleri ise ilk defa 32 yıl önce Madımak Oteli’nde çıkan yangında küllerin arasından duyuldu. Sivas’ta her yıl düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında kente gelen birçok aydın, yazar ve sanatçılar ile toplamda 3 gün sürecek bir etkinlik düzenlendi. Ancak bunun hemen ardından Aziz Nesin üzerinden bir propaganda örgütlendi. Şehre imam hatip, Kuran kursu öğrencileri taşındı, ‘hicret koşusu’ adı altında muhafazakâr gruplar belediyenin sağladığı okul ve misafirhanelerde konaklatıldı.

HEDEF GÖSTERİLDİLER

O dönem Bizim Sivas gazetesinde “Müslüman Halkımıza” yazısı ardındansa şehirde yurttaşlara dağıtılan “Halkımıza Çağrı” başlıklı bildirilerle katliam göz göre örgütlendi. 1 Temmuz günü Şenlik açılışında konuşma yapan Aziz Nesin, Aydınlık’ta basılacak olan Şeytan Ayetleri çevirisi sebebiyle hedef haline getirilmişti.

Katliamın yaşandığı o gün ise kent merkezindeki camilerde cuma namazı sonrası örgütlenen kalabalık, Ozan Anıtı’nı yıkıp yerde sürükledikten sonra “Şeytan Aziz”, “Kahrolsun Laiklik”, “Müslüman Türkiye” sloganlarıyla Madımak Oteli’ne yürüdü. Linç için organize edilen kalabalık kısa sürede binleri buldu. Saatlerce otelin önünde şeriat ve ölüm sloganları atan kalabalığı dağıtmak için hiçbir müdahalede bulunulmazken, saatler sonra Refah Partililerin önderliğinde otel çevresindeki araçların ters çevirilip yakılmasıyla yangın başladı.

HER KOLDAN İŞBİRLİĞİ

Aziz Nesin, Erdal İnönü’yü arayarak yardım istedi, İnönü ise “Hiç merak etmeyin, gereken önlemleri aldık” cevabını verdi. Dönemin Başbakan Yardımcısı İnönü, olaylardan sonra ise “Ne yapayım, yetkim yoktu” demekle yetindi. Dönemin Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı Murtaza Demir, katliam öncesinde, aydınların ortak imzasıyla yazdığı bir bildiriyi otelden çıkarak valiliğe iletti. Vali, emniyet müdürü, il jandarma komutanı ve tugay komutanı ile konuşan Demir, mektubu iletip durumu aktarmasına rağmen kalabalığın dağıtılmasına ya da otelin boşaltılmasına yönelik hiçbir öneri yapılmadığını dile getirdi.

Temel Karamollaoğlu’nun yaşanan katliamdaki sorumluluğunun yanında, Sivas’taki Refah Partililer de provokasyonun örgütleyicileri idi. Refah Partili Belediye Meclis üyesi Cafer Erçakmak; otel önünde toplanan kitleye önderlik ederek, otelin yakılmasını salık verenler arasındaydı. Katliamdan bir hafta sonra Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “İrticanın Eğitim Kampları” manşet ile, İslamcı grupların özel kamplarda ideolojik eğitim verildiğini ortaya çıkaran bir haber yapıldı. Kamplar, yaşanan saldırıyla bağlantılandırıldı.

***

VAHŞİLERE FİESTA BİZE ZULÜM LAYIK GÖRÜLDÜ!

Zeynep Altıok ( Metin Alıtok’un kızı) 

“Gerçek suçlular yargıya hiç taşınmamışken sadece eylemciler içinden bir avuç barbarın göstermelik yargılandığı ana dava berbat bir süreçle kapatıldı. 15 bin kişilik güruh içinden sadece 129 kişi yargıya taşındı ve 33 idam kararı alındı. Müebbette çevrildi. Firari sanıklar üzerinden devam eden iki ayrı dava ise zamanaşımı ile kapatıldı. İlki 2013 yılında, zamanaşımı kararıyla dönemin başbakanı tarafından ‘Hayırlı olsun’ sözleriyle muştulandı. Ardından Anayasa Mahkemesi (AYM) başvurumuz bu güne kadar gündeme alınmayarak oyalamayla unutturulmaya çalışıldı. Bunun iki sebebi vardı: 3 sanıklı ikinci davaya emsal karar sağlamak diğeri ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru yolunu kapatmak.

İlk gün mazlum ilan edilen katillerin yıllar içinde önce koşulları iyileştirildi. Kimi torba yasalarla salıverilmiş olsa gerek ki cezaevinde hükümlü kaç kişinin olduğuna ilişkin defalarca verilen önergeler yanıtsız bırakıldı. Katilleri savunanlar bakan, belediye başkanı, milletvekili, baro başkanı, HSYK üyesi yapılarak ödüllendirildiler. En nihayetinde iki yıl önce eli benzin bidonlu bir vahşi hasta ve yaşlı olduğu için kişiye özel şahsım affıyla serbest bırakıldı. Bu yıl Ocak ayında hükümlülerden birinin AYM başvurusu bizim 12 yıldır bekleyen dosyamızın önüne geçti derhal görüşüldü ve tüm katiller tıpkı Hizbullahçılar gibi salıverildiler. Sokakları güvensiz kılan caniler sessiz sedasız ödüllediriliyorlar.

Vahşilere fiesta bize zulüm, balçık ve zift layık görülüyor. Elbette bunlar bizi hırpalıyor, isyan ediyoruz ama kararlı mücadelemizi eksiltmeden sürdüreceğiz. İyilik için, adalet için bilime, akla, Cumhuriyet aydınlanmasına inancımızla; öldürülen aydınlarımızın yok edemedikleri sözleriyle, sanatla ve en önemlisi dayanışmayla mücadelemizi sürdüreceğiz.”

***

ZALİMİ KEŞFEDEN MAZLUMDUR

Eren Aysan (Behçet Aysan’ın kızı) 

‘‘Zaman bizi büyük dalgalarla sürüklüyor sanki. Bunca yıl boyunca yerinde saydığımız adalet mücadelesini, ses duyurma çabasını, engelleri yaşadık. Mahkeme salonlarının boğuntulu atmosferi her defasında nefessiz bıraktı. Adalet arayışımıza Sivas Katliamı özelinden bakmamak; ülkemizde pek çok siyasi cinayetin cezasızlık ve zamanaşımı dayatmasıyla “ölenin öldüğüyle kaldığı” bir sistemin içinde debelendiğimizi görmek gerekiyor. Nitekim 70’li ve 90’lı yıllarda da arka arkaya yaşanan cinayetlerin cenaze törenlerine kalabalıklar katılmış, isyan bayrağı açılmıştı. Ancak toplumsal belleksizlik, dahası öldürümlere dair kuşaklar arası bir aktarımın olmayışı pek çok ismin sistemli bir biçimde unutturulmasına yol açtı. Toplum vicdanının da yetim kalmasıyla gördük ki failler aklandı, süreçte tetikçiler “saygın bir insan” olarak yaşamlarına devam etti, hatta kimi milletvekili olarak Meclis’e bile girdi. Bu da daha sonra yeni cinayetlerin işlenmesine kapı araladı. Son olarak, siyasi cinayetlerde babasını kaybedenlerden biri olarak şunu belirtip, bu faslı kapatayım: Her sesleniş geniş olarak nitelendirdiğimiz ailemiz daha da büyümesin diye. En azından başka çocukların gözlerinden yaş süzülmesin! Çünkü zalimi keşfeden mazlumdur. Ve ne yazık ki hesaplaşamamanın en şiddetli haline bir isim verilemedi henüz.

***

SANIKLAR ARAMIZDA GEZİYOR

Sivas Katliamı’nın avukatlarından Akasya Kansu, Beydağ Tıraş Öneri, Deniz Özbilgin ve Günal Kurşun katliamın yıldönümü kapsamında açıklama yayımladı. Açıklamada özetle şöyle denildi: “Katliamı örgütleyen, azmettiren, talimat veren; kolluk, itfaiye ve sağlık ekiplerinin önleme ve kurtarma faaliyetlerini engelleyen kamu görevlilerinin ifadelerine dahi başvurulmadı. Haklarında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen 23 sanığın 17’si geçtiğimiz aylarda tahliye edildi; ikisi ise Cumhurbaşkanı’nın af yetkisiyle salıverildi. Uzun yıllardır AYM’nin dosyayı uhdesinde tutarak karar açıklamaması hem müvekkillerimizi hem de tüm Sivas Katliamı mağdurlarını rahatsız etmektedir. Tarafımızca AYM’ye sürecin hızlandırılması konusunda başvuru yapılması akabinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde bireysel başvuru yapılması hazırlıkları tamamlanmıştır. Bir başka 2 Temmuz yıldönümünde, katledilen aydınları 32 yıldır süren bu hukuk cenderesi içinde anıyoruz.”

Deniz Güngör / Birgün

➽ Paylaş:
“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..