AKP’li isimlerden Trump’ın sinsi Gazze planına destek!
Trump ile görüşmede Erdoğan’ın Gazze başlığını gündem etmediği iddiaları "muhalif" medyanın ana gündemi olurken, gerçekler bundan çok daha ağır bir sonuca işaret ediyor...
Asıl ikiyüzlülük burada: AKP’li isimlerden Trump’ın sinsi Gazze planına destek!
ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’yi Filistinlilerden arındırıp “turistik” merkez yapma planı, basının gündemine ilk girdiğinde büyük tepki çekmişti.
Şimdi bu plan belli revizyonlarla, bir “yönetici” atamasıyla hayata geçirilmek istenirken, belli ki AKP’den bu plana hiçbir itiraz yok.
Trump’ın ABD’deki Gazze zirvesine hatırlanacağı üzere Erdoğan da katılmış, burada Trump’ın yaptığı açıklamalar ve çözüm önerisi alkış almıştı.
Erdoğan söz konusu toplantı sonrası “Çok çok verimli, güzel bir toplantıyı bitirdik. Ben memnunum, sonucu da hayrolsun" demiş, başka da bir yorumda bulunmamıştı.
Toplantıda hangi detayların konuşulduğu şu ana kadar açıklanmasa da gündeme gelen son Gazze planına dair ipuçlarının paylaşılmamış olması zayıf olasılık.
Trump’ın planında neler var?
Planın merkezinde aksi iddia edilse de Gazze yönetiminin Filistinlilerden tamamen arındırılması var.
Eski İngiltere Başbakanı olan, ABD’nin bölgedeki birçok savaş suçuna doğrudan iştirak etmiş Tony Blair’in Gazze’deki geçici yönetimin başına geçirilmesi planın en öne çıkan başlıklarından biri.
Plana göre, Blair’in başında bulunduğu ekip, 5 yıl boyunca Gazze’yi yönetecek.
Kentin Hamas’tan arındırılması bu planın ana odağı.
İddiaya göre bu plan kapsamında soykırımcı İsrail, Gazze’den çekilecek.
Ancak bu iddianın ve güvencenin dayandığı ismin Blair ve ABD olması, İsrail’in bölgeden çekileceği iddialarını gülünç hale getiriyor.
Yani Blair başa gelecek, bölgeye seçilen Arap ülkelerinden barış gücü konuşlandırılacak, Filistinli direniş örgütleri silahsızlandırılacak.
Adlı adınca direnişin, Filistin’in tasfiyesi anlamına gelen bu plana açıkça kimlerin destek vereceği merak konusu.
Söz konusu planda, son dönemde Çin ile yakın ilişkiler kuran Pakistan’ın ana rollerden birini üstleneceği iddia ediliyor. Bu aynı zamanda Pakistan’ı ABD’nin yakınına çekecek bir yeni “meşruiyet” adımı olarak da değerlendiriliyor.
Peki, AKP bu plana ne diyor?
Planın içeriği oldukça açık.
Bugün yandaş Sabah ve Yeni Şafak’ta yer alan yazılar, AKP’nin pozisyonunu anlamak için oldukça ufuk açıcı.
İlk olarak Sabah yazarı Nebi Miş’e bakalım.
“Şu an için, ateşkese ulaşıldıktan sonra, İsrail'in Gazze'den kademeli çekilme süreci, bölge ülkelerinin güvenliği sağlamak amacıyla asker göndermesi, geçiş ile yeniden inşa sürecinde yönetimin kim tarafından, hangi mekanizmalarla yürütüleceği gibi konularda çerçeve bir plan gün yüzüne çıktı” diyen Miş, “Bugün, Washington'da Trump ve Netanyahu görüşmesi var. Netanyahu öncelikle bu planın bazı maddelerine itiraz ederek zaman kazanmaya çalışacaktır. Eğer plan kabul etmek zorunda kalırsa, uygulama süreçlerini sabote ederek bahaneler uydurmanın yollarını arayacaktır” ifadesini kullanıyor.
Yani Miş’e göre bu İsrail’in hiçbir şekilde kabul edemeyeceği bir plan.
Trump'ın "sürgün" ya da "Gazze Rivierası" gibi gerçekçi olmayan önerilerden vazgeçerek bu aşamaya geldiğini öne süren ve bunu önemli bulduğunu aktaran Miş, “Önerilen planları kabul etmesi için Trump'ın İsrail üzerindeki etkisini kullanması gerekir. Hatırlatalım, ABD'nin kesintisiz desteği devam etmese İsrail bu katliamlarını sürdüremezdi. Arap-İslam ülkelerinin de, iki devletli çözüm konusunda diplomatik çabalardan ve kararlı bir duruştan geri adım atmamaları lazım” dedi.
Yani anlaşılan Sabah yazarı Blair’in başa gelmesini, Hamas’ın ve Filistinli tüm direniş gruplarının silahsızlandırılıp Filistin direnişinin tümden tasfiyesini çoktan kabul etmiş durumda.
Mesele Netanyahu’nun itirazlarını aşmak, o da Trump’a düşüyor.
Öte yandan konuya ilişkin açıklıkla yazılmış bir diğer yazı Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal’a ait.
Ünal, İsrail’in de büyük oranda kabul ettiği öne sürülen 21 maddelik anlaşmayı bir zafer olarak sunuyor.
Ünal, yazısında ağzındaki baklayı da çıkarıyor: “Gelinen nokta Hamas için tartışmasız zaferdir. Burada defalarca ifade etmeye çalıştım: Bu bir kuşatma savaşıydı; ya en baştan teslim olunacak ya da tahammül sınırlarını zorlayıncaya kadar direnilecekti. Hamas ikincisini seçti, büyük yıkıma ve soykırıma rağmen ayakta kalabildi. Hamas Gazze’nin varlığını koruyabildi. Şimdi Gazzelilerin geleceği için silahlarını bırakabilir. Son yazımda da belirtmiştim: Zulüm oldukça bir Hamas mutlaka olacaktır. Filistin direnişi kendisine bir yol bulacaktır.”
Hamas’ın silah bırakması, Filistinli direnişçi grupların tasfiyesi demek, Filistin’i İsrail karşısında her bakımdan çaresiz bırakmak demektir.
Böylesi bir planı allayıp pullamanın sınırları olduğunu da bilen Ünal, bu zafer yazısını şöyle noktalıyor: “Taslağın elbette olumsuz yanları var. ABD’nin hazırladığı, İsrail’in kabul ettiği bir anlaşmadan hayır beklemek elbette mümkün değil ama biz şimdilik olumlu yanlarına odaklanalım ve muhteşem bir zaferi kutlamak için hazırlıklara başlayalım. Direniş başardı ve bu bile az değil.”
Ünal ve Miş'in bu çıkışları, aslında AKP'nin bu konudaki zemin kontrolü gibi düşünülebilir. Bölgede İsrail ve ABD etkisini artırmanın yanı sıra, Filistin direnişini tümden tasfiyeyi içeren bu plana dair AKP'nin yetkili ağızlarından gelecek "aklama" açıklamalarının bağlamı, şimdiden merak konusu.
Öte yandan Hamas başta olmak üzere direniş gruplarının, Blair'li bu plana itiraz ettiklerini duyurması, mücadelenin süreceğini gösteriyor.