Ülkeyi yönettiğini sananların alacağı dersler!


YURTSEVERLİK






Suay Karaman

Tüm Öğretim Elemanları Derneği
(TÜMÖD) Genel Sekreteri

Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu 2010 raporunda açıklanan verilere göre yapılan sıralamalarda birçok alanda gerilerde kaldı. Ülkelerin gelişmişlikleri açısından yapılan sıralamalarda üçüncü dünya ülkelerinin bile gerisinde yer alan Türkiye’nin bu durumu, özellikle ülkeyi yönetenler açısından çok iyi irdelenmelidir.

Dünya Ekonomik Forumu 2010 raporuna göre Türkiye’nin, 134 ülke arasında ekonomide 131, kadın-erkek eşitliğinde 126, işgücüne katılım oranında 125, eğitim düzeyi sıralamasında 109, siyasi yetkilendirmede 104, sağlık ve yaşam kriterleri açısından 61. sırada yer aldığı açıklandı. Bütün kriterler sonucunda Türkiye’nin genel sıralamada ise 125. sırada olduğu açıklandı.

İşgücüne katılım oranıyla 125. sırada yer alan Türkiye’de, bu oranın %26’sı kadınlardan, %74’ü erkeklerden oluşmaktadır. Türkiye’de kadınlar yılda 5.300 dolar, erkekler 20.400 dolar kazanmaktadır. Buna göre erkekler kadınlara oranla 4 kat daha fazla kazanmaktadır. Çalışan kadınların %78’si tarım alanında çalışmaktadır.

Okuryazarlık oranı bakımından 106. sırada bulunan Türkiye’de kadınların %81’i, erkeklerin ise %96’sı okuryazar durumundadır. Türkiye, ilköğretim mezunları sıralamasında 108, ortaöğretim mezunları sıralamasında 114, yükseköğretim mezunları sıralamasında ise 113. sırada yer almaktadır.

Türkiye, parlamentodaki kadın sayısıyla 134 ülke arasında 104. sırada yer almaktadır. TBMM’nin sadece %9’u kadınlardan oluşurken, kadın bakanlarının sayısı ile 98. sırada bulunmaktadır.

Türkiye’de gerçekleşen her 100.000 doğumda 44 anne yaşamını yitirmektedir. Ayrıca her 1.000 doğumda 20 bebek ölmektedir. Türkiye’de kadınların ortalama 67, erkeklerin ise 64 yaşına kadar yaşadığı bildirilmektedir.

Türkiye’nin, Dünya Adalet Projesi 2010 yılı “Hukukun Üstünlüğü Endeksi”nde de olumlu bir görünüm sergileyemediği çok açıktır. Özellikle üç önemli kategoride Türkiye 35 ülke arasındaki sıralamada sonlarda bulunmaktadır. Türkiye, “hükümetin yetkilerinin kısıtlanması” kategorisinde 35 ülke arasında 31., “yasaların anlaşılırlığı” kategorisinde 32. ve “temel haklar” kategorisinde ise 32. sırada yer almaktadır.

Bütün bu verilere bakıp, ülkeyi yönettiğini sananların gerekli dersleri çıkartmaları gerekmektedir. Siyasi iktidarın emrindeki kurumlara yapılan baskılar sonucunda, verilerle oynanarak, ülkenin çok iyi konuma geldiğini söyleyenlerin, Dünya Ekonomik Forumu 2010 raporu için söyleyecekleri tek bir sözcük yoktur. Ekonomik ve siyasi krizin kıskacında kalan ülkemizde, bütün bu sorunlar unutulup, türban üzerinden özgürlük tartışmaları yapılmaktadır. Siyasi iktidar bundan beslenmektedir ama ana muhalefet partisinin ne yaptığı anlaşılamamaktadır.

Ana muhalefet partisinin yeni genel başkanının türban konusunda kendi tabanını bile şaşırtan çıkışından sonra YÖK Başkanının, Danıştay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarına açıkça karşı gelerek, İstanbul Üniversitesi’ne gönderdiği yazıya, siyasetçilerden ve özellikle akademisyenlerden gereken tepki gelmemiştir.

Genel başkanlarının sözünden dışarı çıkmayan uslu siyasetçilerden zaten böyle bir tepki beklenemez. Ancak, ana muhalefet partisinden birkaç milletvekili türban konusunda seslerini çıkarabilmişlerdir.

Bu ortamda 44 vakıf üniversitesi rektörünün tepki vermesi düşünülemez ama 123 kamu üniversitesi rektöründen sadece Amasya Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Zafer Eren bu yazıya karşı çıkmış ve şunları söylemiştir: “Bana hiçbir kanun, üniversitede türbanı serbest bırakmam konusunda bir yetki vermemiştir, YÖK Başkanı’na da vermemiştir. Danıştay’ın, kamusal alana ve üniversiteye türbanla girilemeyeceği konusunda verdiği içtihat kararları var. Anayasa Mahkemesi’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararlar var. Benim görevim yasalara uymaktır. Kimsenin tek başına, ‘Üniversitede türban serbesttir’ deme yetkisi ve hakkı söz konusu dahi olamaz. Benim görevim Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını uygulamaktır. O kanunları değiştirebilecek tek kurum TBMM’dir...”

Ayrıca Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) ve Üniversite Konseyleri Derneği (ÜKD) yaptıkları açıklamalarla, YÖK Başkanının dayattığı ve hukuksal hiçbir dayanağı olmayan yazısına tepki vermiş ve yargı yoluna gideceklerini bildirmişlerdir. Ancak özerk üniversitelerin dirençli, çağdaş, cumhuriyet değerlerine sahip ve Atatürk ilkelerine bağlı öğretim elemanları henüz sessizliklerini korumaktadırlar.

Üniversitelerimiz ancak aydınlanma ile demokratik ve laik, sosyal hukuk devleti olan cumhuriyetimizi savunma mücadelesine önderlik ederlerse, gerçek anlamda üniversite olurlar. Ülkemizin aydınlığını karartma, ülkeyi bölme ve sömürgeleştirme projeleri emperyalist güçler ve yerli işbirlikçileri tarafından yıllardır sürdürülmektedir. Bunun yanında siyasi iktidar tarafından hızla faşizmin karanlığına doğru sürüklenmekteyiz. Bu gidişe karşı çıkmak ve topluma önderlik etmek en başta üniversitelerin görevidir.

Yurtseverlik ancak o yurdun ve toprak parçasını yurt yapan değerlerin savunulması ve yurttaşların yaşam kalitelerinin iyileştirilmesi söz konusu olduğunda ortaya çıkar. Ülkemizde gerçek yurtseverliğin sınandığı günler yaşanmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün tam bağımsız ülkesinde, her türlü baskıya karşın hala ‘yasa ve hukuk’ diyebilen yurtseverler çoğaldıkça, ülkemizin bu sıkıntılı süreçten kurtulması daha kolay olacaktır...


➽ Paylaş: