Yandaşların Yalan Haber Arsızlığı

Yalancı gazetenin köşe yazarı da yalan yazar.



YALAN HABER ARSIZLIĞI!

Yandaş medyanın yalan haber yapmaktaki arsızlığı artık sınır tanımıyor. İş köşe yazarlarına gelince de durum değişmiyor.

Onlar da bu “haberleri” doğru yanlış dinlemeden işlerine geldikleri gibi kullanıyorlar ve gazeteciliğin en temel prensiplerini hiçe sayıp insanlara açık açık yalan söylemekten çekinmiyorlar.

Yandaş medyanın yalan haber yapmaktaki arsızlığı artık sınır tanımıyor. Bu gazetelerin haberlerinde olmayanlar olmuş, olanlar olmamış gibi gösterilerek kamuoyu yanıltılıyor. Polis ile içli dışlı bir ilişki içinde olan bu kesim gerekli yerlerden gerekli verileri alarak “istenilen” haberleri hazırlıyor ve doğru yanlış dememeden kamuoyuna “haber” sıfatıyla sunuyor.

Bu durum haberler için böyle iken köşe yazarları tarafında da farklı değil. Onlar da bu “haberleri” doğru yanlış dinlemeden işlerine geldikleri gibi kullanıyorlar ve gazeteciliğin en temel prensiplerini hiçe sayıp insanlara açık açık yalan söylemekten çekinmiyorlar.

Yandaş tipi gazeteciliğin son örneğini Star gazetesinin Balyoz Darbe Planına dair yaptığı haberde görmek mümkün. Sıralama burada da aynı; ilk önce gerçeklerin tutanaklarla sabit olmasına, somut belgelerin bambaşka bir gerçeği göstermesine rağmen uydurma bir haber yapılıyor, ardından gazetenin köşe yazarları bu yalan haberi referans gösterip kendi fikirlerini desteklemek için buradan malzeme çıkarıyorlar. Bu sürecin sonu gerçek olmayan bir haberden gerçek olmayan bir sonuca varmak oluyor.

Star Gazetesinin 20 Ocak 2011 tarihli “Balyoz’a Gölcük balyozu” başlıklı haberinde şu ifadelere yer veriliyor;

“Gölcük Donanma’ya yapılan baskında Balyoz sanıklarının ‘sahte’ dediği belgelerin orijinalleri ve yeni ekleri ele geçirildi. Yeni Balyoz belgeleri arasında, diğer birliklere gönderilen ‘darbeye destek verin’ mektupları, gözaltı ve infaz listeleri de var. …Gölcük’teki zuladan çıkan belgeler arasında ilk kez ‘Balyoz’ kodlu orjinal darbe belgeleri, Balyoz’un tüm süreçlerini ortaya koyan ‘el yazısı’ dahil tüm yazışmaları, Balyoz Darbe Planı’nında yer alan komutanların imzaları ve talimatları da yer aldı.”

24 Ocak 2011 tarihli haberde ise şu ifadeler geçiyor;

“Gölcük Donanma Komutanlığı’nda ortaya çıkan yeni Balyoz belgeleri, davanın bir numaralı sanığı Çetin Doğan başta olmak üzere ortaya atılan ‘komplo’ iddialarını çürüttü. Yeni çıkan parmak izi ve ıslak imzalı belgelerin, görevli olmayan askerlerin bile giremediği Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şubesi’nden çıkmış olması, belgelerin sahte olduğu iddiasına da son noktayı koydu.

2002-2003’te hazırlanmış ve güncellenmiş Balyoz Semineri Belgeleri’nin arasında 2005 tarihinde kurulan derneklerin veya isimlerin olduğu belirtilerek belgelerin sonradan hazırlandığı iddia edilmişti. Gölcük’te ortaya çıkan dokümanlarda belgenin 05.02.2003 tarihinde “Namık Sevinç” isimli kullanıcı tarafından oluşturulduğu ve “gsalkaya” isimli kullanıcı tarafından 19.02.2008 tarihinde son kez kaydedildiği ortaya çıktı. Böylece, bu iddia çökmüş oldu.”

Oysa gerçekler hiç de haberde anlatıldığı gibi değil. Basit bir araştırma ile o aramada nelerin ele geçirildiğini bulmak bu kadar kolay. Çünkü bu kayıtlar tutanak tutularak imzalanıyor ve kopyası internette mevcut. Buna rağmen yandaş medyanın bu rahat kolay yalan söyleyebilme cesareti bu haberlerin bir yerlerden servis edildiği ve “arkalarını” dayandıkları yere çok güvendikleri izlenimini yaratıyor.

Köşe yazarlarının “balıklama” atladığı haber…
Star gazetesinde yayınlanan bu haberden sonra köşe yazarları da boş durmadı ve vakit kaybetmeden haberin doğruluğu kabul ederek, ele geçen belgelerin “balyozu” ispatladığına dair yazılar yazmaya başladılar. Oysa bunların gerçekle bir ilgisi yoktu…

Şamil Tayyar 21 Ocak 2011 tarihli yazısında şu ifadelere yer verdi;

“Gölcük Donanma Komutanlığı’nda bulunan çuvallardan “Balyoz” kodlu orijinal ve el yazılı darbe belgeleri çıktı.
…Küçük ama çok önemli bir başka ayrıntı, Balyoz planının 2008 yılında güncellenmesidir. Gölcük’te gün ışığına çıkan bu gerçek, bizim Ergun Babahan dâhil kimi liberallerin bile kafasını karıştıran ‘Sonraki tarihe ait bilgiler bu planda nasıl yer aldı?’ türünden süreci sulandırıcı açıklamalara cevap niteliğindedir.”

Ergun babahan 22 Ocak 2011 tarihli yazısında şu ifadelere yer verdi;

"…bugüne kadar patron askerdi, sadece zenginlik açısından değil, yaşamınız açısından da. Gölcük’te bulunan son belgeler, “darbe tezgahı”nın gerçek yüzünü ortaya koyuyor."

Ahmet Kekeç 22 Ocak 2011 tarihli yazısında şu ifadelere yer verdi;

“Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramada, Pınar Doğan hanımefendinin “imal edilmiş” dediği belgelerin “ıslak imzalı” asılları çıktı. Bunları kaç gündür çarşaf çarşaf okuyorsunuz gazetelerde…”

Ufak bir gazetecilik refleksi ile davranılsa gerçeklerin anlaşılması işten bile değilken işlerine geleni hemen doğru kabul edip, üstelik herkese de öyleymiş gibi gösteren bu zihniyetin foyası kısa sürede ortaya çıktı. Çünkü Gölcükte ele geçen materyalin birçoğunun balyoz ile ilgisiz olmasının yanında delil olarak sunulan belgelerin de düzmece olduğu anlaşıldı.

Günlerdir medyada Gölcük’ten “10 çuval dolusu darbe belgesinin,” hatta “Balyoz belgelerinin imzalı orjinallerinin” çıktığı haberi yapılıyor.Oysa tutanaklar incelendiğinde bunun gerçek olmadığı anlaşılıyor. Ele geçen materyallerin Balyoz ile ilgili kısımları incelenecek olursa;

1 no.lu CD: 6 no.lu torbadan çıkan bu CD’nin içinde Baransu’nun bavulundan çıkan 11 no.lu belgeler aynen kayıtlı (ek olarak bir Word belgesi daha var). “Balyoz’un ıslak imzalı belgesi” olarak yayımlanan 12 Eylül 2002 tarihli 3 sayfalık bir belgenin de bu torbadan çıktığı iddia ediliyor.

Gerçek ise bambaşka. Ele geçen bu belgenin altındaki imza tarihi 12.09.2002, üstelik henüz seçimler bile gerçekleşmemiş. Halbuki 11 no.lu CD’de Bursa Jandarma tarafından hazırlanmış gibi görünen belgelerin en erken ilk oluşturulma tarihi 02.01.2003.

11 no.lu CD’de bu bașlıklı bir Word dosyası var. Ancak, bu dosyanın ilk kayıt tarihi 06.01.2003. Son kez ise 04.02.2003’de kaydedilmiş. Yani CD’den çıkan belge, ele geçen belgenin imzalanmasından üç buçuk ay sonra “oluşturulmuş” gorunuyor. Sonuç olarak Balyoz belgesi henüz oluşturulmadan imzalanmış olamaz.

- 10 no.lu CD’de ise Jandarma tarafından hazırlandığı iddia edilen dijital belgeler bulunurken, 2 no.lu torbadan çıkan 5 no.lu hard diskte ise Suga ve Oraj planlarına dair dijital belgeler kayıtlı.

Peki, bu belgelerin bir gerçekliği var mı? Gölcük’ten çıkan dijital Balyoz belgeleri, aynı 11 no.lu CD’dekiler gibi, sözde 2002-2003’de hazırlanmışlar ama yine gelecekten haber veriyorlar.

Gölcük’te ele geçirilen 2003 tarihli Suga belgesinde ilişiği kesilecek bir personel, 2005’de donanmaya katılacak gemide çalışıyor olarak listelenmiş. 5 no.lu hard diskte kayıtlı “TARD.doc” Word dokümanı “TSK’DAN İLİŞİĞİ KESİLECEK VE/VEYA GÖREV YERİ DEĞİŞTİRİLECEK DZ.K.K.LIĞI PERSONEL LİSTESİ”ni içeriyor. Bu belge en son 30 Temmuz 2003’de kaydedilmiş.

Sahte belgeler cemaatten:
Pınar Doğan’ın ABD’nin Türkiye Eski Büyükelçisi Edelman ile aralarında geçen bir diyalogla ilgili aktardığı bir anekdot oldukça çarpıcı:
Edelman’ın görev yaptığı yıllarda, kendisine AKP hükümeti yanlısı ve Edelman’la çok iyi geçinmek için çabalayan bir grup tarafından bazı belgeler veriliyor. Bu elyazması fotokopilerin ordu içersinde bir darbe hazırlığına işaret ettiği iddia ediliyor. Edelman, bu belgeleri inceletiyor. Amerikan uzmanların yaptığı çalışma belgelerin gerçek olmadığı sonucuna varıyor. Edelman da kendisine sahte belgeler verilerek orduda gerçek bir darbe hazırlığı varmış izlenimi yaratılmasına çalışıldığı kanaatine varıyor. Bu konuda Edelman (daha sonra) bize ek bir bilgi verdi ve (gene kendi müsaadesiyle) bu bilgiyi şimdi aktarıyoruz. Kendisine sahte darbe belgelerini veren Gülen cemaatiyle bağlantılı bir kişi imiş (Edelman’ın sözlerini çarpıtmamak için, İngilizcesini de verelim: “an individual connected to the Gülen movement”).
Bu bilgiler Türkiye’de darbe belgesi sahteciliğinin uzun bir geçmişi olduğunu gösteriyor. Bu sahteciliğin arkasında kimler olabileceğine de bir nebze ışık tutuyor.”

TSK’dan ilişiği kesilecek ya da görev yeri değiştirilecek 36 kişinin listelendiği bu Suga belgesinde 32. sıradaki personelin çalıştığı birlik olarak TCG ALANYA yazıyor. Oysa 2003’de donanmada böyle bir gemi yok. İnşası Almanya’da Abeking & Rasmussen tarafından tamamlanan mayın avlama gemisi TCG Alanya 2005’te Türk donanmasına katılıyor.

Anadolu Ajansının 2 Şubat 2005 tarihli haberine göre;“Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile Alman Mayın Avlama “Gemileri Konsorsiyumu arasında imzalanan sözleşme gereğince Almanya’da inşası tamamlanan TCG Alanya mayın avlama gemisine, Bremen’de düzenlenen törenle bayrak çekildi.”

Geminin Almanya’dan Türkiye’ye getirilmesi ve de Dz.K.K.lığına katılması ise 26 Temmuz 2005’de gerçekleşiyor.

Tüm bunlar belgelerin gerçekliğini ciddi tartışma konusu yaparken yandaş yazarlar için şaibenin bir önemi bulunmuyor. Çünkü amaç doğru bilgi vermek değil, işine geleni söylemek.

2008’de güncellendi iddiası da yalan
Yandaş medya Balyoz planının 2008’de tekrar güncellendiğine dair haberler yaptı. Bu da birçok örnekte olduğu gibi gerçeği yansıtmıyordu. 30.12.2010 tarihli, Emniyet’in Halil İbrahim Fırtına ile ilgili hazırladığı 12 sayfalık tespit tutanağından:

“EK-16- EK Ğ LAHİKA-4 CETV-A.doc dosyası içersinde; (1) sayfadan ibaret, ÇOK GİZLİ ibareli, Hv.Plt.Bnb. Kont. ve Dnt. Md. Yrd. Namık SEVİNÇ ismine imzaya açılmış “ORAJ HAVA HAREKAT PLANI İSTANBUL 1 NCİ BÖLGE ALIŞVERİŞ MERKEZLERİNİN DURUMU” başlıklı bir yazı olduğu, ORAJ planı kapsamında 1. Bölge olarak bahsedilen Anadolu Yakasında yiyecek ve içecek durumuyla ilgili tespitlerin yer aldığı ve sıkıyönetim ilanı sonrasında, 330 er ve erbaş ile birlikte Alışveriş Merkezlerine el konulacağından bahsedildiği görülmüştür. Dosya özelliklerine bakıldığında; “Namık Sevinç” tarafından yazıldığı, içerik oluşturma tarihinin “05.02.2003 11.06” olduğu, son kaydedenin “gsalkaya” ve son kaydetme tarihinin “19.02.2003 15.16” olduğu tespit edilmiştir.”

Peki, Emniyet’in tespit tutanağındaki 19.02.2003 nasıl haberlerde 19.02.2008 olarak çıktı? İki polis memurunun hazırladığı 27.12.2010 tarihli bir başka tespit tutanağına bakacak olursak (Balyoz Darbe Planı/Oraj Hava Harekat Planı, dizin 106–107):

“5NOLUDISKDIKKGENKURBSKTAKDIMIrkGelenlerBirlerstir isimli klasör içerisinde yer alan EK Ğ LAHIKA-4 CETV-A isimli belge (…) Teknik özellikleri incelendiğinde, belgenin 05.02.2003 tarihinde Namık Sevinç isimli kullanıcı tarafından oluşturulduğu ve gsalkaya isimli kullanıcı tarafından 19.02.2008 tarihinde son kez kaydedildiği görülmüştür.”

Bu ikinci tutanaktaki 2008 tarihinin bir tapaj hatası olduğu anlaşılıyor. Çünkü;
—Bahsi geçen diskte 26 adet Word dosyası var ve hepsinin kayıt tarihi Şubat 2003. Tüm eklerin ve lahikaların tarihlerinin 2003 olduğu bir durumda, tek bir dosyanın tarihinin 2008 olması mantıklı değil, özellikle aynı dosyanın tarihi bir başka tutanakta 2003 olarak verilmişken.

— Ayrıca sözü geçen Lahikanın bir de B-cetveli var ki bu İstanbul’daki 2. Bölge’nin Alışveriş Merkezlerinin Durumunu kapsıyor. B-cetveli aynı kullanıcı tarafından (“gsalkaya”) 19.02.2003 15.25’te kaydedilmiş. Bu cetvelin son kayıt tarihi iki tutanakta da aynı (yani 2003). Aynı kullanıcının bir lahikanın iki cetvelini tam 5 sene arayla kaydetmiş olması da mantıklı olmadığına göre, ikinci tutanak A-cetvelinin tarihini yanlış (2008 olarak) aktarmış.

Emniyet’in bu raporundaki tapaj hatası, yandaş medyada dezenformasyon yaratmak ve “güncelleme” iddiasını kuvvetlendirmek için malzeme oldu. Önce haber merkezleri bu yanlış üzerine haber yazdılar, sonra da köşe yazarları bu yanlış haberler üzerine köşeler yazdılar.


soL -Haber

➽ Paylaş: