AKP’nin 'yerli ve milli' MASALI: KAAN krizi ve dışa bağımlılığın anatomisi

Erdoğan-Trump görüşmesinde adı geçen F-35 ve F-16'ların ardından Hakan Fidan’ın açıklamalarıyla bir kez daha KAAN gündeme girdi. KAAN’ın motorlarına dair ABD bağımlılığının ortaya çıkması bazı çevreleri sinirlendirirken, silah sanayindeki dışa bağımlılık bir kez daha gözler önüne serildi.

AKP’nin 'yerli ve milli' masalı:
KAAN krizi ve dışa bağımlılığın anatomisi

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD ziyaretinden döndü ancak ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmelerin yankıları devam ediyor. 

Görüşmelerde F-35 ve F-16 savaş uçaklarına dair ne karar alındığı resmî olarak dile getirilmezken Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın son açıklamaları kafalarda soru işareti yarattı. Fidan, New York'taki Türkevi'nde yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

“Şu anda almayı beklediğimiz F-35 ve KAAN’ın motorları var. ABD Kongresi’nde bekletiliyor ve lisansları durmuş durumda. Onların lisanslarının hayata geçirilmesi ve motorların gelmesi lazım ki KAAN’ların üretimi başlayabilsin. Bizim ABD ile olan ilişkimizde sınırlamaların olması, bizi ister istemez uluslararası sistemde daha farklı arayışların içerisine itecek”

Bu açıklamayı Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün'ün açıklaması "düzelti". Yaptığı açıklamada Görgün şunları belirtti:

"Milli Muharip Uçağımız KAAN’ın motor çalışmalarında da aynı anlayışla ilerliyoruz. KAAN seri üretimi yabancı değil yerli motor üzerinden planlandı. KAAN savaş uçağının ana motoru TF35000 ve yardımcı güç ünitesi APU60 için geliştirme faaliyetleri başarıyla devam etmektedir. Savunma sanayiinde süreç daima bu şekilde işler. Önce mevcut motorlarla başlanır, ardından milli motor projeleri devreye alınır. Biz de KAAN’ı blok yaklaşımıyla üretiyoruz. Yani farklı aşamalarda, farklı kabiliyetlerle güçlenen versiyonlarını envantere kazandırarak, kademeli olarak geliştiriyoruz. Bu kapsamda KAAN savaş uçağımızın teslimat takviminde bir gecikme bulunmamaktadır. Seri üretimimizi riske atmamak için de yalnızca tek bir kaynağa bağlı kalmıyor, farklı tedarik kanallarıyla çalışıyor, alternatifleri eş zamanlı olarak değerlendiriyoruz. Böylece hem takvimi güvence altına alıyor hem de milli motor geliştirme yol haritamızı kesintisiz ilerletiyoruz. KAAN’ın geleceği hiçbir şekilde tek bir ülkenin motoruna bağlı değildir. Biz mühendislerimize güveniyoruz. TF35000’in seri imalat süreci planlandığı şekilde devam ediyor."

Rejimin iki önemli ismi arasındaki bu birbirini yalanlama hali aslında AKP iktidarındaki işleyişin de özeti gibi. Eldeki verilere bakıldığında her iki taraf da doğruyu söylüyor aynı zamanda her iki taraf da kamuoyunu yanıltıyor.

KAAN projesinde bakıldığında ilk aşamada zaten doğrudan ABD bağlantısı dikkat çekiyor. 2015 yılında gövde konfigürasyona karar verilirken bile ağırlıklı olarak Lockheed Martin F-22 gibi çift motorlu veya General Dynamics F-16 gibi tek motorlu konfigürasyon arasında seçim yapılmış ve çift motorlu plan kabul edilmişti.

Uçağın belki de en kritik parçalarından olan motoru açısından ise çeşitli dönemlerde farklı girişimler yapıldı.

Önce 2015 yılında Aselsan ile EJ200 motorlarının üreticisi Eurojet üzerinden bir plan yapıldı. Bu motor İngiliz Rolls Royce motorlarının geliştirilmiş haline dayanıyor. 2017 yılında Rolls Royce Kale Grup ile Turkish Air Engine Company (TAEC) adlı bir ortaklık kurarak motor üretimine başlanacağını duyurdu. Projeye dair istek belirten bir diğer firma da BMC, TAİ ve Savunma Sanayii Başkanlığına ait Savunma Sanayii Teknolojileri AŞ (SSTEK) iştirakiyle kurulan TRMotor adlı firma. Bu firma da Savunma Sanayii Başkanlığıyla anlaşma imza atarak KAAN projesine dahil oldu. Bunların dışında zaten TAİ'nin motor tedarikçisi olan TEİ firmasının KAAN projesi özelinde General Electric GE ile ortak faaliyette olduğu açıklandı. GE firması halihazırda Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde aktif olarak kullanılan F-16 savaş uçaklarının F110 kodlu motorlarını üretiyor. Üretilen ve uçan KAAN prototipinde aslında F-16 savaş uçağının motorları kullanılıyor.

***

KAAN örneği aslında AKP iktidarında yerli ve milli silah sanayisinin arka planda aslında ne kadar dışa bağımlı olduğunu görmek için güzel bir örnek. Genel olarak silah sanayisinde bağımlılık ise aşağıdaki ana başlıklarda ele alınabilir:

  • Havacılık sektöründe kullanılan motorlar. Bunlara helikopter motorları, insansız hava araçları (İHA) motorları ve türbinli jet motorları dahildir. Türk silah şirketleri bu konuda lisanslı üretim yapılsa da ihracat sorunu yaşadığı için bu alanda büyük yatırım yapmaya başlamış durumda. Ancak motor tasarım, araştırma, geliştirme ve üretimi çok karmaşık, zaman isteyen bir süreç. Dolayısıyla işler istendiği hızda ilerlemiyor.
  • Elektro optik sensörler. Özellikle cayroskoplu görüntü sensörleri ve termal görüntüleme sistemleri alanında yakın döneme kadar dışa bağımlılık mevcuttu. Ancak özellikle Aselsan tarafından geliştirilen sistemlerle bu alandaki dışa bağımlılık büyük ölçüde aşılmış durumda.
  • Avyonik ve seyrüsefer sistemleri. Görev sırasında güvenli iletişim, veri iletimi, uydu ve GPS bağlantısının yanı sıra bazı görev bilgisayarları bu kapsama giriyor. Yine çok çeşitli özel sektör silah şirketleri bu alanda oldukça ilerleme kaydetmiş olsa da bazı platformlarda dışa bağımlılık sürmektedir.
  • Füze-güdüm sistemleri alt bileşenleri. Bu alanda özellikle Roketsan tarafından önemli gelişmeler kaydedilmiş olsa da bazı güdüm, sensör sistem alt bileşenleri, yakıt itki bileşenleri ve mikro elektronik unsurlarda dışa bağımlılık sürmekte.

Büyük platformlu gemi tasarımı ve itiş sistemleri. Türkiye tersaneciliği çok önemli atılım yapmış olsa büyük hacimli projelerde yabancı firmalardan tasarım desteği ihtiyacı duyuluyor. Örneğin TCG Anadolu Sedef Tersanelerinde yapılmış olsa da bu alanda önemli bir aktör olan İspanyol firması Navantia’nın tasarım desteği belirleyici olmuştur. Benzer şekilde bu türlü savaş gemilerinin motorlarında da dışa bağımlılık sürmekte. Vermiş olduğumuz TCG Anadolu’da Everllance (MAN) ve Siemens motorlarının kullanıldığını söylememiz yeterli olacaktır.

***

Türkiye’deki silah şirketleri AKP iktidarında önemli atılımlar yaptı. Kabuğunu kıran Türk sermayesinin gözünü daha büyük hedeflere dikerek sınır dışına açıldığı bu dönemde önemli projelere imza atıldı, ciddi üretim kabiliyeti yakalandı. Ancak KAAN örneğinde de görüldüğü gibi ülkemizin emperyalist hiyerarşideki konumu bu sektörde de belirleyici oluyor. Egemenliği NATO’ya emanet, ekonomisi dış yardımlara muhtaç bir ülkede silah şirketlerinin tamamen yerli ve milli olabileceğini düşünmek herhalde hayalcilik olacaktır.

Ogün Eratalay/ soL

➽ Paylaş:
“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..