TORBA MI, ÇORBA MI?
TORBA MI, ÇORBA MI?
Suay KARAMAN -
Tüm Öğretim Elemanları Derneği
- (TÜMÖD) Genel Sekreteri -

9 bölüm ve 234 maddeden oluşan bu torba yasa, aralarında organik anlamda hiçbir bağlantı içermeyen birden fazla yasa ile ilgili hükümler getirmektedir. Çorba yapar gibi, torba yasa yapılarak, yasama süreci etkisizleştirilmektedir. Çeşitli yasalarda değişiklik yapılmasına ilişkin yasa adı altında çıkartılan, içeriği hakkında hiç kimse için yol göstermeyen yasalar, hukuk devletindeki yasaların bilinebilirliğini zedelediği gibi, hak arama özgürlüğüne de aykırılıklar yaratmaktadır. Çünkü çıkartılan bu gibi yasalarla, kimin hangi durumlarla karşı karşıya kalabileceği belirsizleşmektedir.
Yasaların çok hızlı ve yeterince inceleme yapılmadan çıkartılmaları, demokratik kitle örgütlerine ve topluma bilgi verilmeden sürecin dışına itilmeleri, yasama sürecini sağlıksız hale getirmektedir. İşte bu nedenle yasama süreçlerinin sağlıklı olarak işleyebilmesi için, yasa tasarıları görüşülmeden, ilgili çevrelerin görüşleri alınmalıdır. TBMM’deki ilgili komisyonlarda da konu ile ilgili olan kurumlar, demokratik kitle örgütleri ve uzmanlar dinlenmelidir.
Bu ve buna benzer torba yasaların içeriklerinden de anlaşılacağı gibi, yasama süreci sağlıksız bir yapıya doğru sürüklenmektedir. Hukuk devletinin ve demokratik toplumun gerekli kıldığı güvencelerin her geçen gün zedelenmesine yol açılmaktadır. Yasalar, güvenceleri arttırmalı, düzeni sağlamalıdır. Karmaşa ve keyfiliğe yol açarak, toplumdaki kaygıların artmasına neden olmamalıdır.
Bu torba yasa TBMM’de görüşülürken, ülkenin her yerinden başkente gelen DİSK üyesi işçiler ve bazı kitle örgütü temsilcileri, TBMM’ye yürüyerek, emek düşmanı ve çalışanların geleceğini kararttığını bildirdikleri torba yasasını protesto ettiler. Yasa TBMM’de kabul edildikten sonra da, saflık içinde Çankaya’daki AKP’linin yasayı onaylamaması için isteklerde bulundular. Ancak unuttukları bir şey vardı ki, Çankaya’daki AKP’li bugüne kadar hükümetin her istediği yasayı onaylamıştır, hem de jet hızıyla. Zaten esas görevi de budur.
Siyasi iktidarın hazırladığı sosyal adalete yer tanımayan ve piyasacı anlayış doğrultusunda biçimlenen bu torba yasa ile, birbirinden çok farklı hükümler getirilmektedir. Bu hükümlerin bazılarını açıklamak yararlı olacaktır. Kamuda güvencesizleştirmenin ve memurlara sürgün yolunun önü açılmaktadır. Ücretli kölelik dönemi başlatılarak, geçici personel uygulaması yaygınlaştırılmak istenmektedir. Parti ve devlet bütünleşmesi sağlanarak, kamuda yapılacak atamaların daha da siyasallaşması sağlanacaktır. Suskun, itiraz etmeyen, boynunu büken bir memur profili yaratılmak istenmektedir. Subay, polis, hakim, savcı gibi meslekler için iş güvencesinin geçerli olması hedeflenmiştir. Sendikasız ya da yandaş sendikaya üye yeni bir memur profili için düğmeye basılmıştır. Emekçiler arasındaki rekabeti derinleştirmek için düzenlemeler yapılmıştır.
Torba yasada genel sağlık sigortasının kapsamı genişletilmiş, ancak 1 Ocak 2012 tarihinden sonra tüm çalışanlar gelirlerinden %12.5 oranında prim ödemedikçe sağlık hizmetlerinden yararlanamayacaktır. Yapılan düzenlemelerle işverenler kollanmış ama çalışanların bazı hakları yok edilmiştir.
31 Aralık 2010 tarihine kadar ödenmemiş vergiler ile bunlara bağlı vergi cezaları, trafik cezaları, gecikme faizleri, idari para cezaları, gümrük vergileri, anakent belediyelerinin su ve atık su bedeli alacaklarına af getirilmiştir. Ayrıca üniversite öğrencileri, öğrenim harçlarını yatırdıkları sürece, üniversitelerden ilişikleri kesilmeyecektir. Bu anlayışa göre “paran kadar oku” ilkesinin yanına, “paran kadar af edilirsin” ilkesi de getirilmiştir. Vergi affı, trafik cezası affı, öğrenci affı, disiplin cezaları affı, sicil affı ve borç affı uygulamaları ile, aslında dürüst, namuslu, yasalara uyan, vergisini veren insanların hakları zedelenmektedir. Bu yasaları çıkaranların suç dosyaları kabarıktır ancak dokunulmazlıkları nedeniyle dokunulamamaktadır. Yani suçlular, suçluları korumaktadır.
Alkol ve sigara konusunda daha katı önlemler getirilmiştir. Ve sigara gibi alkolün de internetten ya da televizyon, faks, telefon gibi elektronik araçlarla satışına yasaklamalar getirilmiştir. Yoksul ailelere yapılacak kömür yardımı için, Türkiye Kömür İşletmeleri’nin, kömür sahalarından yapacağı alımlar Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında tutulması sağlanmıştır. Bunun gibi Toplu Konut İdaresi’nin konut dışında karakol ve cami gibi projelerine ilişkin ihaleler de, Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında tutulması sağlanmıştır. Yüksek Seçim Kurulu’nun her türlü seçim malzemesi ve hizmetlerini doğrudan alabilmesinin önü açılmıştır.
Amaç dışı harcamalar nedeniyle, Anayasa Mahkemesi ile başı derde giren siyasi partilere fatura affı getirilerek, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 66. maddesi de şu şekilde değiştirilmiştir: “Siyasi partilerin adına açılmış banka hesaplarına yapılan bağışlar için ayrıca gelir makbuzu düzenlenmez.”
Bu yasanın içeriğinde az da olsa çalışanların yararına getirilen bazı iyi hükümler de bulunmaktadır. Ancak niyet bellidir, yargıyı da siyasallaştıran iktidar, kendi baskı düzeninde hızlı adımlarla ilerlemektedir. Son dönemde TBMM’de kabul edilen bu ve bunun gibi yasalarla sosyal devletin, hukuk devletinin ve cumhuriyetin başına torba geçirilmiştir. Bu düzene ileri demokrasi diyenler ve bu düzene alkış tutarak beslenenler, bu topraklardan Mustafa Kemal Atatürk’ün geçtiğini unutmuşlardır. Emperyalizme ders verenlerin çocukları da, ileri demokrasi aldatmacasıyla göz boyayanlara, faşizmi yaşatmak isteyenlere hak ettiği dersleri vereceklerdir..
*