Çılgınlığın, saçmalığın ve aymazlığın bol olduğu, tuhaf bir sürece doğru..
UCUBE VE ÇILGIN -
Tüm Öğretim Elemanları Derneği
(TÜMÖD) Genel Sekreteri -

Ülkemizdeki ekonomik kriz, tüm işletmeleri ve insanlarımızı vurmuştur; işsizlik, açlık, yoksulluk büyük boyutlara ulaşmıştır. Bugün ülkemizde yaklaşık 9 milyon kişi işsizlikle boğuşmakta ve 6 milyon kişi asgari ücretle yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Çalışanların %70’i yoksulluk sınırının altında ücret almaktadır. Yatırımlar durmuş, sanayi can çekişmektedir, atölye ve fabrikalar kapanmaktadır. Tarım ve hayvancılık yok edilmiş, çiftçi emeğinin karşılığını alamaz olmuştur. Özelleştirme talanıyla ulusal varlıklarımız ve üretim tesislerimiz tek tek satılmaktadır. 8 yıllık AKP iktidarında dış borç 125 milyar dolardan, 282 milyar dolara çıkmıştır. Bir litre benzin 1.66 TL iken, 4.20 TL olmuştur. Ekmeğin kilosu 1 TL iken, 2.12 TL olmuştur. Dana etinin kilosu 8 TL iken, 36 TL olmuştur. Dünya Ekonomik Forumu 2010 raporuna göre Türkiye’nin, 134 ülke arasında 125. sırada olduğu bildirilmiştir. Ülkemiz son sekiz yıldır AKP iktidarı tarafından çok kötü yönetilmektedir ama siyasi iktidar sayılarla oynayarak ekonomik tabloyu aklamaya çalışmaktadır.
Bütün bu veriler ortadayken yaklaşık 15 ile 20 milyar dolar arasında bir maliyetle Kanal İstanbul projesi yapmaya çalışmak, büyük bir çılgınlıktır, aymazlıktır. Çılgın Proje için harcanacak parayla okul, yurt, hastane, sağlık ocağı yapılabilir. Fabrika, atölye, konut gibi yatırımlarla hem üretim yapılarak gelir elde edilir, hem işsizlik sorunu çözülebilir, hem de yoksullar için konut sorunu giderilebilir. Sosyal devlet bilinciyle hareket edilerek, işsizlik ve yoksulluk sorunu tamamen ortadan kaldırılabilir.
Kanal İstanbul projesi ile yılda beş milyar dolar gelir bekleyenler, sorumsuzluk örneği sergilemektedirler. Egemen bir devlet olarak Türkiye, boğazlardan geçiş sorunuyla ilgili olarak 20 Temmuz 1936 tarihinde İsviçre’nin Montrö kentinde ilgili ülkelerle bir sözleşme imzalamıştır. Bu sözleşmeyle İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nın denetimini elde eden Türkiye, bunun karşılığında boğazlardan, limanlara uğramadan transit geçecek ticaret gemilerinden hiçbir harç ve vergi almamayı kabul etmiştir. Yapılması düşünülen bu kanal paralı olacağına göre, bu kanaldan kimse ücret ödeyip geçmek istemez. Montrö Sözleşmesi gereğince barış zamanında İstanbul ve Çanakkale Boğazları’ndan serbest geçiş hakkına sahip ticaret gemilerini, Türkiye bu kanala zorla yönlendiremez. Sadece çok fazla beklemeyi göze alamayan gemiler bedel ödeyerek geçebilir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kars ilimizde akıllarda kalabilecek tek eseri olan İnsanlık Anıtı adı verilen heykel için, başbakanın önerisi, Kars Belediye’sinin onayı ve Yüce Mahkemelerin kararı ile yıkım aşamasına gelindi. Başbakanın “ucube” olarak adlandırdığı İnsanlık Anıtı heykelinin yıkım çalışmaları 27 Nisan 2011 tarihinde başladı ve heykelin kafa kısmı tekbir sesleri ile koparıldı.
Bu heykelin yıkımı ile Kars, Türkiye ve insanlık ne kazandı? Heykel yıkılmasaydı ne yitirilecekti? Heykelin yıkılmasıyla uygar bir dünyada başı dik olarak dolaşmak zorlaşacaktır. Sanat eserini koruyamayan bir toplumun, ne demokrasiden, ne insan haklarından, ne de özgürlükten söz etmeye hakkı yoktur. Toplumun, kendilerini yönetmek için seçtikleri siyasileri tekrar tekrar sorgulaması gerekmektedir.
Siyasi iktidar Kars’ta hayvancılığın neden bitirildiği, fabrikaların neden kapatıldığı, işsiz binlerce gence neden iş olanakları yaratılmadığı, sürekli batıya göçün neden önlenemediği, dağıtılan düşük kalorili kömür nedeniyle Kars’ta yaşayanların nefes almakta zorlandıkları gibi sorunlara çözüm araması ve bulması gerekirken, başbakanın “ucube” olarak nitelendirdiği heykel ile uğraşması anlamlıdır.
İnsanlık Anıtı’nda yıkıma başlanıldığında, Kanal İstanbul projesini açıklamak siyasi bir manevradır. Kanal İstanbul projesini açıklayanların en büyük korkusu, deliğe süpürülmek, kanalizasyona gönderilmektir. 12 Haziran genel seçimleri, bu korku ile siyasi iktidarı rahatsız etmektedir. Artık çılgınlığın, saçmalığın ve aymazlığın bol olduğu, tuhaf bir sürece doğru yol almaktayız. Vereceğimiz bilinçli ve tutarlı oylar karanlıktan aydınlığa doğru yol almamızı sağlayacaktır.
Başbakanın Kanal İstanbul projesini, Bülent Ecevit’ten çaldığı söyleniyor. Dünya Bankası’nın, Uluslararası Para Fonu’nun isteğiyle tarımımızı ve hayvancılığımızı çaldılar. Yandaşlarına yaptıkları özelleştirmelerle ulusal sanayimizi çaldılar. Emperyalist güçlerin isteğiyle yapılan açılımlarla terörün artması sonucunda insanlarımızın canlarını çaldılar. Dört yıldır sonuçlandırılamayan Deniz Feneri yolsuzluğu ile insanlarımızın inançlarını çaldılar. 2002 yılından beri yaptıkları her türlü hukuksuzlukla, insanlarımızın umutlarını çaldılar. ÖSYM’nin yaptığı kuşkulu sınavlarla gençlerimizin geleceğini çaldılar. Tiyatro salonlarında, sanatçılarımızın özgürlüklerini çaldılar. Taliban gibi heykelleri yıkarak, toplumun bilincini çaldılar. Zaten çalmaya alışmış bir siyasi iktidar için, Bülent Ecevit’in projesini çalmak normaldir…
Ülkemizin tüm insanları, aydınlık ve güzel günlere layıktır. Vatandaşlarımız, sekiz yılı aşkın görevde bulunan siyasi iktidarın aldatmacalarına kanmadan, ülkemizin geleceği için kullanacakları oylarla, “ucube ve çılgın” olanlara gerekli dersleri vermelidir..
İlk Kurşun
*