Onun adı Naim! Yapar her daim!

İDRİS NAİM!…

NO’LURSUN; YAPMA BUNU DAİM!..




'Mehmet Halil ARIK '

Ninem derdi ki;

- Layık ol; layığını bul!..

Bir filozof değildi ninem.. Sosyolog da değildi, psikolog da. Okur yazar bile değildi..Ama, insan nedir ile insanlık nedir, arasındaki ayrımı bilirdi. İnsan olmanın onurunu, gururunu, adabını bilirdi. İnsanlık onuruna yaraşır insan seçiminin, nasıl yapılması gerektiğini bilirdi.

Adam olan; adam gibi seçerse, kısaca seçilmesi gereken adam gibi birisini seçerse; rezil rüsva ettirmez kendisini… hem de seçtiğini!..

Suçu seçilende değil, seçende ararlar.. Ne güzel anlatır bu suçlamayı bir Karadeniz türküsü;

“Gözlerin kör mi idu, yıksa gece mi aldun!?..”

Selçuk-Şirince’de gezerken, bir meyhanenin duvarında bir güzel söze rastlamıştım. Kim söylemiş yazmıyordu ama, şöyle diyordu: “Eğer zengin bir adamın evladı olarak dünyaya gelmedinse, suç senin değil, amma, zengin bir adama damat olamadınsa, suçlusu sensin!..”

Hacı hacıyı Mekke’de, P..şt; p..ştu dakkada buluyor da niye bizler; iyi adam olduğumuz iddiasında olan bizler,, iyi adamları dakkada bulup seçemiyoruz!?…

Ya, o zaman kabul edeceğiz, “iyi adam” olmadığımızı; ya da kuyruğumuzu kısıp; “toplumlar layık oldukları biçimde, yönetilirler” ifadesinin mutlak doğruluğuna inanacağız!..

İşte benim isyanım buna…

– İdris Naim Şahin’i ben mi seçtim!…de, onun yönetimine layık sayayım kendimi!?…

Şöyle bir başlık başlık gördüm; Adı; Naim; zırvalar daim!..

Soru: Bir bakan için, “zırvalamak” tabirinin kullanılması hak mı!?…
Cevap: Halkın, zırvalarla manevi işkenceye alınması reva mı!?..

Hani, insan sinirlenince, edebini bozar ve cevabın gelmeyeceğini bile bile sorar ya:

-- Bu kaçıncı be ya!..!.. Bazen hızını alamaz da; “ya hu’yu basar ya!..

Biz öyle yapmayalım; adabına uygun soralım;

-- Bu kaçıncı Sayın Bakan!?.. Gaf; gaf,..gaf!.. Şecaat arzı değil de; Sirkat ifadesi adeta..

“Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldur” derler de, öyle olmayanların varlığını da bilelim..

Büyük çoğunluğun, balık hafızalı oluşuna geriye kalanların da; üç maymun rolünü çok iyi becermelerine güvenerek böyle davrandığınıza inanmaya başlayacağız nerdeyse.

Az zamanda çok ve büyük gaflar yatınız… Sanki; az zamanda çok ve büyük işler yapanlara nispet olsun der gibi…Görünüş o ki; yakın günde gidici değilsiniz; gaflara son sür’at devam.. Dil sürçmesi mazeretiyle de siler geçersiniz…

Ne demişti bir yazar sizin için: Adı Naim; zırvalar daim.

Madem öyle; serelim gafları gözler önüne şöyle; Hem zihnimiz genişlesin, hem de millet feraset neymiş görsün-öğrensin.

Ey okuyucu; Uyarıya uy.. oku, dön, bi daha-bi daha oku.. Ferasette keramet!.. Hala anlamlandıramadınsa rasgele sıralanmış sözcükleri, sakin ol, sinirlerine hakim ol!..

*Kızılaydaki PKK saldırısı:

“Hastalar, yani yaralılarımız, acilen Ankara’daki hastanelere intikal ettirildiler…” “…yaptıkları bina içi incelemede, sokakta ve caddede can kaybımız yoktu. Ancak, binanın içinde yaptıkları incelemelerde, aramalarda, adli makamların. Yani Ankara Savcılığının, intikal eden ön bilgilere göte 3 adet maalesef vatandaşımızın patlamadan dolayı can kaybına maruz kaldığı bilgisi var elimizde..

Hedefi tabi eylemi yapan en iyi bilir, Ama, bu eylem, yapanların hedefini ancak şimdilik tahmin edebiliyoruz. (….) Hedef gözetilmeden yapılan bir hedeftir.”

Bizim notumuz:

Dilini eşek arısı soksun!.. Seni; Türk Dili ve Edebiyatı dersinden sınıf geçiren öğretmenin kalemi kırılsın.Aslında sözümün aslı bu değil.. ötesine bir eğitimci olarak dilim varmıyor.

*Silvan Saldırısı:

“Bu ülke özgürlüklerin alabildiğine var olduğu ve doya doya yaşandığı bir ülke… Galiba bir eksiklik var. Var olan özgürlüklerin varlığını itiraf edecek kadar beyni aklı özgürlükten yoksun olan bir takım insanlar var. … Yani her olayın olduğu anda başka gelişmeler vardır. Dolayısıyla hayatta bir tek olay olmuyor. …Bir şeyi bir şeyle bağlantılı hale getirmek çok da onun izahı için yeterli değildir..”

“Yangın, ya ateşle çıkar, ya bombayla çıkar, ya roketle çıkar, ya benzinle çıkar. Netice itibariyle yanmıştır, yakılmıştır. Sebebini araştırmak, sebebini söylemek bir şey ifade etmiyor”

Notumuz:

Dilini bi-kez daha eşek arısı soksun…Ya da, Allah, izanınızı iade etsin..Ve Allah; kimseyi mantık silsilesini bozarak terbiye etmesin.

Sizden bi-kaç adede daha ihtiyaç var meramınızı anlamak ve anlatmak için.

*Kara Harekâtı:

“Kara harekatı her an yapılabilir.. Yapılmayabilir de…

Görevlilerimiz sürekli karada hareket halindeler. Kara harekâtından kasıt, sınır ötesi bir kara harekâtı ise o tabii ki ayrı bir konu. Onun değerlendirmesi devam ediyor. Ama bizim kendi sınırlarımız dâhilinde kara harekâtımız, karadan kontrol, karadan suç ve suçlularla mücadelemiz devam ediyor. Sınır ötesi harekât da havadan olduğu gibi karadan da sınır komşumuz ülkeyle yapılan görüşmelere bağlı olarak her an yapılabilir.”

Bizim notumuz:

Ey ahali; duyduk duymadık demeyin, ister yiyin, isteseniz bir kenara koyun, bu ifadeler
sürç-ü liasanmış. Öyle ferman buyruldu…

* ”Ordu da;Türkiye Muharip Gaziler Derneğine yapılan ziyarette:
“Bedel ağır ödendi. Bu bedeli yok sayamayız. Bu bedel çocuk oyuncağı değil. Bu işin şakası olmaz. Bu işin ciddisi de olamaz, hiçbir şeyi olamaz”

*Van depremzedelerini ziyaret:
Çadırkenti gezerken bir depremzedenin “Tatlı da geldi bugün” sözleri üzerine, “Ne tatlısı” diye sordu. Şahin, “Tulumba, baklava, bülbül yuvası” cevabı üzerine Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’e dönerek “Sayın Başkanım yani biz de bir çadırla burada bir mekan tutalım” dedi. Şahin, bir başka çadırın önünde de “Koskocaman sarayda oturuyorsunuz hiç gel dediğiniz yok” ifadelerini kullandı.

Notumuz:

*KCK tutuklamaları ile Büşra Ersanlı için: “Hanım Türkiye’deki binlerce profesörden bir profesördür. Bu ülkede bütün profesörler tutuklanmış olsa merak eder sorabiliriz ama binlerce profesörden bir profesör tutuklanmış olabilir. Binlerce kaymakamdan bir tanesi tutuklanmış olabilir, binlerce esnaftan bir tanesi tutuklanmış olabilir.”

Notumuz:

Bunca bakanlar içinden de bir tanesi zırvalıyor olabilir.. Hepsi zırvalasa neyse!..

*Kürt sorunu:
“Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, malesef uzaktan Çankaya’dan, Nişantaşı’dan, Etiler’den boğaza bakarak, denizi seyrederek, yeşilliklere bakarak, gökyüzüne bakarak kağıdı kalemi eline almış, muhtemelen de saatine göre içeceğini yudumlayarak yazı yazan birileri benim yaşadığım gerçeği, benim gördüğüm Hakkari’yi, Muş’u oradaki gerçeği farklı yazıyorlar. Kürt sorunu diyorlar. Sorun sorun diyorlar. Sorun ne? Ben arıyorum sorunu bulamıyorum. Sorun Yol mu; kıyafet mi; şarkı mı; hastane mi…?”

Notumuz:

Siz Sayın Bakan’sınız!…Sayın Gören değilsiniz ki.. Tabii görenmezsiniz…
Merak ediyoruz, kürt sorun var diye habur hukuku bile kurulurken kış uykusunda mıydınz!?

*TBMM’de; Cumhuriyet Halk Partili bir milletvekilinin sorusuna verdiği cevap:
“Soru; “Son bir yıl içinde; kaç belediye soruşturma kapsamına alındı?

Bu belediyelerin partilere gore dağılımı nadir?

Soruşturma istenip de, izin vermediğiniz kaç AKP’li belediye, kaç muhalefet belediyesi vardır?”( Bu sırada bakan güya not almaktadır)
işte cevap: Hem de bakanın ağzından aynen dökülen biçimiyle, kelimesi kelimesine..

“Yoğunlaşan bir soru, eklediğimiz bir soru. Kürsüden söz alan CHP’li milletvekilleri arkadaşlarımızında dile getirdikleri bir konu.. Bakanlığımızca, belediyelere yönelik, belediye başkanları ve çalışanlara yönelik yürütülen soruşturma işlemleri 2009 tarihinden yani şimdiki başkanın seçildiği tarihten bu güne kadar yapılan inceleme ve soruşturmaların dökümünü veriyorum. İstanbul…”
( elinde bir kağıt-evirir çevirir-kıvranır- iki tarafına sallanır, burnunu kaşır- başını kaşı-salınım devam eder oturduğu yerde…uzun bir bekleme..tam kaçamak cevapla kurtulmaya çalışan haylaz lise öğrencisi edasıyla… tam seyirlik…Ama ben seyrederken gülemedim , sitem ettim tanrıya, bula bula bize reva gördüğü kuluna…)

“… İstanbul bu listede yok…” (TBMM salonundan, kendisi dahil, gülüşmeler.. sağına soluna bakar.. tarifsiz gülüş devam eder..)

“…Örnek olarak almışız. Hepsi var bu listede… benim sürem bu kadar.. (İtirazlar olur, bunun üzerine verilen cevap daha pişkincedir..) Siz sodunuz ben de cevapladım..

Notumuz!..

Böylesi pişkinlik, denetimden kaçış, tüm TBMM üyelerini aptal yerine koyma ne ile nasıl hangi sözcüklerle anlatılır.. Hangi mantık ve izan ölçüsü bu bakanı bu ülkeye reva görür..

Aldığın para, haram, zehir zıkkım olsun… kuldan utanmak yoksa… gayrisi teferruat!..

*”İzmir’de karakolda bir kadına dayak atak polisler, Konak Medanı’na dar ağacı kurup asalım mı!?” dedi..
“Türkiye’de konuları saptırmak adına hiç kimsenin cambazlık yapmaya hakkı yoktur. Karabağlar olayı, Karabağlar olayıdır. Kendi sınırları içinde değerlendirilmiştir ve değerlendirilmeye de devam edecektir. … Ama bu ülkede başka konular var. Onları yok görüyorsunuz. İnsan hakları hatasında o anneler yok sayılıyor. Görmüyorlar”

”İyi bulaşık yıkama özelliği olan bu programcıya şunu sormak istiyorum.

Bu olay Türkiye’ye yakışmıyor doğrudur da Türkiyeya yakışmayan başka olaylar yok mu? Onları neden görmüyoruz?.”

Notumuz!…

Biz görüyoruz… Bizim derdimiz; Bakan iken görmeyenler…Görmeyenin gözü çıksın!..

Haklısınız; hiç kimsenin cambazlık yapmaya hakkı yok.. Cambaz olmaya da hakkı yok!..

Cambazlarla bizim derdimiz..

Kelimeleri, rasgele yan yana getirmekle cümle kurulmuş olmuyor sayın bakan!.. Ağızdan çıkan sözcükler bir mantık silsilesini takip etmezse adı gaf olur!.. Söylenmesi gerekenler yerinde söylenmezse adı gaf olur!.. Adı Naim; gaf yapar daim, yakıştırması bireysel davranışlarınızı yansıtıyor olsa bile, bize ağır geliyor… kaldıramıyoruz.. İstesek de istemesek de, kabullensek de kabullenmesek de, biz seçmemiş olsak da, bu ülkenin sadaretindesiniz.. Gaflarınız bize alaya alınmışlık duygusu veriyor!..

“Asmayalım da besleyelim mi!?..” den; “asalım mı!..”ya getirdiniz ülkeyi 30 yılda…
Yoksa; Tanrı bizleri, sizinle sınıyor mu!?..

Not:

Meraklıları için, kimdir bu İdris Naim Şahin: (O dönemlere ilişkin ortak dosyalardan da söz edilmekte—yalansa söyleyenler utansın!)

61′inci hükümetin adından en çok söz ettiren bakanı hiç şüphesiz İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin‘dir. Ordulu eski bir kaymakam olan Şahin 1994 yılında görevinden istifa edip İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Genel Sekreter Yardımcısı olarak çalışmaya başladığından beri Başbakan Erdoğan’ın kurmay kadrosu içinde yer alıyor. Uzun süre AKP genel sekreterliğini yürüten Şahin’i Başbakan iktidarın 9′uncu yılında İçişleri Bakanlığı’nın başına getirdi. O günden bu yana da Şahin her kritik olayda yaptığı gaflarla adından söz ettirmeyi başardı.

Biraz daha biriksin de Gines’e aday gösterelim..



İlk Kurşun



.
➽ Paylaş: