Zayıflatılmış beyinlere, yozlaşmış şeriatçılık ideolojisi dayatılınca...
YA BEYİNLER İŞGAL EDİLİRSE…
'Ali ERALP '

Hedef ulusal değerlerimiz, ulusal kültürümüzdü.
Bu tasarıma göre gerçekler tersyüz edilecek, tarih yeniden yazılacaktı. İnsanların atalarına, geçmişine, doğrulara güveni kalmayacaktı. Kişilerin direnme, karşı koyma gücü zayıflatılacak, onların yerine yozlaşmış, kişiliksiz, neoliberal kültür, şeriatçılık ideolojisi dayatılacaktı.
Türkiye Cumhuriyeti Kürtlere, Ermenilere zulmeden, katliam yapan bir devlet olarak tanıtılacaktı tüm dünyaya. Kurtuluş Savaşı ve onun yüce önderi Atatürk hedef tahtasına yatırılacak, aşağılanacak; yavaş yavaş, azar azar ders kitaplarından, okullardan uzaklaştırılacak, sonra da tümüyle kaldırılacaktı.
Son yıllarda hem iktidar hem de muhalefetin bir kesimi tarafından Atatürk’e ihanet çizgisinde yapılan saldırılar işte bu tasarımın sonucudur.
Bu bir yozlaştırma, çürütme, değerden düşürme operasyonudur. Tarihimize, geçmişimize, kutsal varlıklarımıza yönelen bir saldırıdır. Ulusal bilinci, devrimci geçmişi ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Ulus devlet karşısında küreselleşme, dünya vatandaşlığı, ümmet toplumu, Ortaçağ ön plana çıkarılmak isteniyor.
Planlı, programlı bir uygulamadır bu. Atatürk’ün ölümünden sonra başlatılan bu süreç, yirminci yüzyılın sonlarına doğru iyice hızlandırıldı. Günümüzde ise ortamı elverişli bulan hem şeriatçı takım, hem neoliberal sol takım saldırıya geçti.
Günümüzde emperyalizme teslimiyet ihanet çizgisine varmıştır. Beyinler sömürgeleşmeye başlamıştır. İşte en tehlikeli süreç budur bir ulus için: Beyinlerin emperyalizm tarafından işgal edilmesi…
Emperyalistler tarafından topraklar ve kurumlar işgal edilebilir, önemli değildir. Kurtuluş Savaşında olduğu gibi geri alınır. Ya beyinler sömürgeleştirilirse…
Emperyalizmin yoz kültür kapısı, 12 Eylül darbesi ile yani “Our Boys”larla açıldı. Kültürel yozlaştırmanın başlangıcında Evren’ler, Özal’lar vardı.
Bu dönemde, Tevfik Fikret’in deyişi ile “kanun” diye diye, kanun tepelendi… “ Atatürk” diye diye, Atatürk’ün canına okundu…
Önce Tarih ve dil kurumlarını kaldırdılar. Atatürk’ün Öğretim birliği (Tevhid-i Tedrisat) yasasını işlemez duruma getirdiler. Laiklik ilkesini çiğneyip, din derslerini “zorunlu” yaparak, bugünkü şeriatçı uygulamalara zemin hazırladılar.
AKP dönemimde yaratılan “korku imparatorluğu”nun temelleri daha o yıllarda atılmıştı.
Aramalarda el konulan kitaplar, silahlarla yan yana sergilenerek, kitapların silahlar kadar tehlikeli bir suç unsuru olduğu düşüncesi bilinçlere yerleştirilmek, yığınlarda “okuma korkusu” yaratılmak istendi. Giderek okumayan bir toplum oluşturarak sağlıklı düşünmenin yollarını tıkadılar.
Analar, babalar, öğretmenler “çocuklarının başı derde girmesin” diye kitap alımını yasakladılar. Öğrencilerin, gençlerin ilgilerinin kafelere, barlara, eğlence yerlerine, TV’lere yönelmesine göz yumdular.
Hani haksız da değillerdi. Çünkü 17 yaşındaki çocukların yaşlarının büyütülerek idam edilmeleri henüz belleklerden silinmemişti.
Bu engellemelerin yanında ABD dostu, yozlaştırma uzmanı Özal ise kitleleri politikadan uzaklaştırmak için elinden geleni ardına koymadı.
“Benim memurum işini bilir” , “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” gibi ipe sapa gelmez sözlerle yasadışı davranışları destekledi. Daha önemlisi Kürtlere verdiği ödünlerle, “Kürt Açılımı”nı o günlerde başlattı.
Bugünkü kuşağın büyük bir kesimi ve televizyon bağımlısı halk bu politika sonucunda oluşturuldu.
Sonraları “yağmurdan kaçalım” derken “doluya” yakalandık. Gelip, AKP iktidarına teslim olduk.
AKP, 2002’den sonra ABD ve AB ile birlikte ılımlı İslamı kurabilmek için, tam bağımsızlıkçı Kemalist düşünceye karşı ümmetçi ideolojiyi yaygınlaştırmaya çalıştı. Cumhuriyet hukukunun yerini şeriat hukuku aldı.
Emperyalizm günümüzde artık “kaleyi içten fethetme” yöntemini kullanıyor. Topraklardan önce beyinleri işgal etmeye çalışıyor. Beyinleri sömürgeleştiriyor.
Asıl hedefinde ise ulus devlet var. Vatan savunması var. İnsanları küreselleşme adı altında “vatansızlaştırmak” var. Çünkü ulusal direnmeyi, karşı koymayı engellemenin, yok etmenin en kestirme yolu vatan sevgisini ortadan kaldırmaktır.
İşte hapishaneler bunun için tıka basa doldurulmaktadır bugün. İşte bunun için yurtseverler aylarca, yıllarca dört duvar arasında tutulmaktadır. Amaç, halka gözdağı vermek, korkutmak, sindirmek; haksızlıklara, iç ve dış sömürüye direnme gücünü, bilincini kırmaktır.
İşte politikacılar, yazarlar, çizerler, TV’ler, gazeteler, sivil toplum örgütleri bunun için satın alınmakta, “vatansızlık” düşüncesi tüm topluma egemen kılınmaya çalışılmaktadır. Dersim’lerle, mersimlerle şanlı Cumhuriyet tarihimiz ve yüce Atatürk halkın gözünde küçük düşürülmeye çalışılmaktadır. Uzatmalı liboşlar ve şeriatçılar kolları sıvamış, tüm güçleriyle ABD’ye bağımlı, yoz bir ülke yaratmanın peşine düşmüşlerdir.
Çıkarcılık, köşe kapmaca, servet edinme onlarda vatan savunmasından, yurtseverlikten önce gelmektedir.
Daha çok para kazanma, cep doldurma uğruna TV’ler, gazeteler, bazı sanatçılar bugün kültür emperyalizminin gönüllü fedaileri konumuna girmişlerdir. Yoz, sömürgeci düşünceyi bağımsızlık düşüncesinin önüne koyarak, geçmişine, geleceğine ihanet etmektedirler. Basit çıkarlar uğruna vatanlarını satmaktadırlar.
Günümüzün değiştirilemeyecek, yalın gerçeği şudur: Dünya, bugün ABD emperyalizminin saldırısına uğramıştır. BOP uygulanmaktadır. Emperyalizm, topraklardan önce beyinleri işgal etmeye, sömürgeleştirmeye çalışmaktadır… Çünkü işgal edilen topraklar geri alınabilir, ama beyinler asla…
Onun için bugünkü ortamda sosyalistlere, devrimcilere, aydınlara düşen en büyük görev bu saldırıya ulusal, devrimci, halkçı kültürle karşı koymaktır. Tarihimize, Kurtuluş Savaşımıza, önderlerimize sahip çıkmaktır. Ulusal bilinci, yurt sevgisini tüm halkımıza benimsetmek, sömürü, baskı karşısında direnmelerini sağlamaktır.
ABD ve AB emperyalizminin sömürgeci, teslimiyetçi ideolojisine karşı ezilen uluslar, tüm Ortadoğu, Asya, Latin Amerika ve Afrika’nın ulusal, halkçı, devrimci kültürü ile aynı safta yer aldıkları gün emperyalizmden kurtuluş başlayacaktır.
Artık devletler bağımsızlık, uluslar kurtuluş, halklar devrim istemektedir.
Bu yürüyüşü durdurmaya çöküş dönemini yaşayan ABD’nin de AB’nin de yerli uşaklarının da gücü yetmeyecektir.
İlk Kurşun
.