Hilmi Özkök’ün kaseti
Hilmi Özkök'ün kaseti
'Mehmet Ali GÜLLER '

Özkök’ün dört gazeteye manşet olan sözlerine göre, darbeciler adilane bir şekilde yargılanmıştı; üstelik karar bu işlere yeltenecekler için de derslerle doluydu.
Bu sözlere bakılırsa, “Özkök olmasaydı, darbe yapacaklardı”, “Özkök ve Yalman darbeyi önledi” diyenler haklıydı.
Oysa Avukat Celal Ülgen, Ergenekon davasında 3 Ağustos 2012 günü tanık olarak dinlenen Hilmi Özkök’e “Genelkurmay Başkanlığı görevinizde bir darbe girişimine tanıklık ettiniz mi, böyle bir duyum aldınız mı?” diye sormuş, Özkök, gayet açık bir şekilde “hayır” demişti.
Daha 1,5 ay önce Genelkurmay Başkanlığı döneminde “darbe girişimine tanıklık etmediğini, bu yönde bir duyum almadığını” söyleyen Özkök, 1,5 ay sonra “darbecilerin” yargılanmasını nasıl adil bulmuştur, verilen karara neden şaşırmamıştır?
Bu tuhaflığın sebebi nedir?
BARANSU YALANLANMADI
Balyoz tertibinde bavuluyla yer alan Mehmet Baransu, 16 Mart 2012 akşamı Karadeniz TV’de yayımlanan Hulki Cevizoğlu’nun “gazeteciliğin sınırları” konulu programında şu sözleri dile getirdi:
“Hilmi Özkök’ün darbelere nasıl karşı çıktığı ortaya çıkacak. Bugün kıymeti bilinmiyor ama ileride heykeli dikilecek. Hilmi Özkök’ün bugün konuşamamasının iki nedeni var. Birincisi darbe yapacak olanlara karşı durması, ama gereğini yapamaması. Bir de, aldığı devlet terbiyesi ile ‘darbe ne var, ne yok’ diyor. Gizli ses kayıtlarına göre, darbeden haberi olduğu ortaya çıkacak, darbe var derse…” (Yeni Çağ, 18 Mart 2012)
Baransu, çok açıkça Hilmi Özkök’ün de kaseti olduğunu, “gizli ses kayıtlarına göre” diyerek o kasetten bizzat haberi olduğunu söylüyordu…
Nedense bu kaset olayının pek üstünde durulmadı. Tıpkı Baransu’nun “2004’de İsviçre’den para dolu bavulla dönen AK Partili…” diyerek yine bir “sırrı” ifşa etmesinde olduğu gibi, muhatapları sessizliği seçtiler.
DÖRT KRİTİK TARİH
Üzerinden aylar geçmesine rağmen Özkök’ün Baransu’yu yalanlamaması, kasetin varlığını doğrulamaktadır.
Bu durumda akıllara şu iki soru gelmektedir: Kaset ya da kasetler kimdedir? Kasetlerle hangi konular çözülmüştür?
Bu sorulara yanıt ararken üzerinde durmamızı gerektiren dört kritik tarih vardır:
1) ABD’nin Ankara Büyükelçilik Müsteşarı Robert Deutsch, 10 Aralık 2002’de Washington’a gönderdiği kriptoda, Hilmi Ökzök’ün Genelkurmay Başkanlığı’nı AKP-Ordu ilişkisi açısından bir şans olarak gördüğünü belirtiyor.
2) CIA’nın Türkiye uzmanı Henri Barkey, 25 Mart 2003’te “AKP liderleriyle anlaşarak Türk Ordusu’nu kafesledik” diyor.
3) ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson, 18 Nisan 2003’te Washington’a gönderdiği kriptoda Türk Ordusu’nda üç kanat bulunduğunu; bunların Atlantikçi, Milliyetçi ve Avrasyacılar olduğunu belirtiyor.
4) ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson, 6 Haziran 2003’te Washington’a gönderdiği kriptoda, Hilmi Özkök’e karşı olan 7 generali belirliyor: “Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman, Jandarma Komutanı Org. Şener Eruygur, Birinci Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan, İkinci Ordu Komutanı Org. Fevzi Türkeri, Ege Ordu Komutanı Org. Hurşit Tolon ve MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç. Yaşar Büyükanıt’ın ise ikili oynadığı söyleniyor.”
Bu dört kritik tarihin çevresinde gelişen olayları da anımsayalım: Siyasi yasaklı Tayyip Erdoğan, Hilmi Özkök’le görüşebilmek için ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’e mektup yazarak ricacı oldu; ABD, 1 Mart tezkeresinin reddedilmesini Özkök’ün liderlik yapamamasına ve altını ikna edememesine bağladı; ABD, Kuzey Irak’ta Türk askerlerinin başına çuval geçirdi; MİT’in “Ergenekon şeması” Genelkurmay Başkanlığı’na sunuldu.