Enflasyon kumarı!
Enflasyonu kim kontrol ediyor ?
Esfender KORKMAZ

1) Merkez Bankası Ocak ayında enflasyondaki artışını geçici
olarak değerlendiriyor. Bu değerlendirme bir zorlamadır. Ocaktan – Ocağa yıllık
TÜFE oranı yüzde 7.31 oldu. Ancak 12 aylık ortalamalara göre de yüzde 8.62 oldu.
12 aylık ortalamalara göre TÜFE aylık geçici etkilerden kurtarılmış olduğu için,
enflasyon trendini göstermektedir. Yıllık artış oranlarını da daha insicamlı
olarak karşılaştırma imkanı sağlamaktadır.
2005 yılında 12 aylık ortalamalara göre enflasyon oranı yüzde 8.50 idi. 2006
yılında 8.07 idi. Şimdi yüzde 8.62. Demek ki 10 yıldan beridir TÜFE olarak
enflasyonda değişen bir şey yoktur. Bundan sonra da enflasyonun nereye gittiğini
anlamak için bir aya değil, ortalama 12 aylık enflasyona bakmak gerekir.
Öte yandan Ocak ayındaki enflasyon, alkollü içecekler ve türüne yapılan
zamdan oldu deniliyor. Gerçekten Ocak’ta en fazla aylık artış yüzde 14.26
oranında artan alkollü içecekler ve tütün ana harcama gurubunda oldu. Bu harcama
gurubunun sepet içindeki ağırlığı düşük, yüzde 5.07’dir. Eğer bu gurupta TÜFE
sıfır olsaydı, Ocak enflasyonu yine yüzde 1 dolayında olacaktı. Aylık yüzde 1
enflasyon oranı da yüksektir. Kaldı ki, yıl içinde tütün ve alkolde yeni
vergiler ve yeni artışların yapılmayacağı da söz konusu değildir.
2) Ocak ayında ikinci sırada ve yüzde 4 oranı ile en fazla
fiyat artışı gıda ve alkolsüz içeceklerde meydana geldi. Düşük gelir
guruplarının, asgari ücretle çalışanların yaptıkları harcamalarının çoğu gıdaya
gidiyor. Bu anlamda Ocak ayında düşük gelir gurupları için enflasyon daha ağır
oldu.
Düşük gelir guruplarının harcamalarının yarısının gıda, yüzde 30’unun konut,
yüzde 10’unun giyim ve yüzde 10’unun da ulaştırmaya gittiğini varsayarsak, Ocak
düşük gelir gurupları için enflasyon oranının 2.19 olduğunu söyleyebiliriz.
3) Türkiye’de enflasyon kronik yapı kazandı. Nedeni, düşük
kapasite, düşük verimlilik, kamu kaynaklarının etkin kullanılmıyor olması ve
piyasada oligopol yapıların olmasıdır. Eğer piyasada oligopol yapılar olmasaydı,
rekabet şartları içinde bir ayda gıda fiyatlarının yüzde 4 artması söz konusu
olmazdı. Gıdayı spekülatörler topluyor ve fiyat artış kararını da birlikte
veriyorlar.
4) O zaman çözüm için önce yapısal sorunları tartışmalıyız.
Yapısal sorunları iktisatçılar tartışır. Ne yazık ki iktisatçıların sesini
duyurma imkanı yoktur.
Siyasette bu imkan yoktur. Çünkü spekülatif sermaye, hem piyasaya, hem
kurumlara, hem de siyasete hakimdir. Kaldı ki, siyasi iktidarın günü birlik
politika anlayışı, uzun dönemli yapısal sorunlara eğilme imkanı vermiyor.
Medyada enflasyon sorununu tartışma zemini, yalnızca spekülatör piyasa
temsilcilerine veya finansçılara açılıyor. Bunlar da topu taca atıyor. Çünkü,
enflasyondan bankalar enflasyon sayesinde mevduata eksi reel faiz vererek
karlarına kar katıyorlar. İstikrarsız ve kırılgan bir ekonomi borsada kumar
oynamaya daha çok imkan veriyor. Ayrıca, medyayı finans sektörü reklamla
besliyor. Yetmedi, bazı bankalar medya sahibidir. Bu bankaların da hisse
senetleri Borsada işlem görüyor. Böyle bir medya, halktan yana mı olur, yoksa
kendinden yana mı ?
Bu şartlarda enflasyon gerçeğini tartışmak imkanı yoktur.