Bu meydanlar bu VATAN bizimdir...


 FERMAN EŞBAŞKANINSA, VATAN BİZİMDİR…

Ali ERALP
Adsız ulus, bayraksız vatan, ordusuz devlet olur mu?

Olmaz. Yeryüzünde rastlanmamıştır.

Ama AKP iktidarında olur…

“Ben Türk’üm, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım” diyemeyen başbakan, adı TÜRK olan bir ulusun başbakanı olabilir mi? O makamda oturmaya hakkı var mıdır?
Yoktur.

Oturamaz.

Ama kuzuların sessizliğinde, kuzuların ülkesinde oturur.

Peki, adı Türkiye Cumhuriyeti, bayrağı ay yıldızlı bayrak olan bir ülkede özgür bir vatandaş, bayrak taşıyabilir mi? 

“Türk’üm” diyebilir mi?

Elbette taşıyabilir, elbette diyebilir.

Nasıl ki bir Fransız Fransa’da “Ben Fransız’ım”, Amerika’da “Ben Amerikalıyım” diye bayrağını taşıyorsa Türk de taşır.

Ama AKP iktidarında taşıyamaz, “Ben Türk’üm” diyemez.
Derse…
Derse, kumlu, basınçlı su, biber gazı, cop iner tepesine…

Ama herkes “Kürt’üm” diyebilir. Her yerde Barzani ve Kürt paçavralarını taşıyabilir.

Amerika’nın BOP Eşbaşkanı, böyle emretmiş, böyle ferman buyurmuş…

Ayrıca, Pek Sayın (!), Pek insancıl (!) Kürt Başkan APO da ne Anayasa’da, ne başka yerde Türk, Türklük sözcüklerini görmek, duymak istemiyormuş…

Amerika da istemiyormuş… 

Eşbaşkan, Efendisinin emirlerini yerine getirebilmek ve memlekette tek başkan, tek sultan kalabilmek için her şeye razı. O kadar çok suç işledi, o kadar çok hukuksuzluk batağına saplandı ki, bu hedefine ulaşamazsa, yolun sonunun Silivri’de biteceğini çok iyi biliyor. Onun için, bu uğurda, bu yolda feda edemeyeceği hiçbir şey yok.

Ayrıca o, mal mülk, han hamam, servet, güç, kuvvet, yetki, tek adamlık döneminin PKK – AKP anlaşmasından, uzlaşmasından geçtiğini, geleceğinin APO’nun iki dudağının arasından çıkacak “evet” ya da “hayır” sözcüğü ile şekilleneceğini de çok iyi biliyor.

Çünkü referandumlarda, seçimlerde Bebek katilinin oyuna ihtiyacı var.

Kuzey Irak’ın petrolleri uğruna, başkanlık uğruna, bir “Güneydoğu” feda edilmiş; Türk, Türklük inkâr edilmiş, çok mu?

İşte bu nedenle 40 bin kişinin katili APO, bir anda kurt postundan çıkıp “kuzu” postuna büründü.

Daha doğrusu büründürüldü… 

Bebek katilinden bir KAHRAMAN yaratıldı.

Bebek katilinden şanlı bir KOMUTAN yaratıldı.

Ateist adama 5 vakit namaz kıldırdılar. 

Bir anda sütten çıkmış ak kaşığa döndü.

Dünün katili, canisi melek oldu, meleeeek…

İşte bu nedenle adsız, bayraksız, ordusuz, vatansız bir “Açılım” sürecine girdik.

İşte bu nedenle, anıtların üzerindeki “NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE” yazıları silinmeye başlandı.

Çünkü BOP planının kolayca uygulanabilmesi, ikinci bir İsrail devletinin kurulabilmesi için Türkiye’nin parçalanması, ordusunun dağıtılması, Türk, Türklük kavramlarının yok edilmesi gerekmektedir. 

Çünkü çöken, eriyen, yok olan Amerika’nın varlığını sürdürebilmesi, Ortadoğu’ya egemen olabilmesi için, tüm Ortadoğu ülkelerini içine alan bir büyük Kürdistan’ın, ikinci İsrail’in kurulması gerekmektedir.

Bunun için Türk ulusunun gözünün içine baka baka, yalanlar söylenmekte, yandaş, yalaka basın ortalığı “güllük – gülistanlık” göstermekte, meydanlarda APO Hitabeleri okutulmaktadır.

“Aman, süreç bozulmasın, Kürtlerle birleşip, “Genişletilmiş Misak-ı Milliyi oluşturalım” sözü, tam bir aldatmaca, bir kandırmacadır. 

Ülkelerin, bölünerek parçalanarak genişlediği nerede görülmüştür? 

Amerikan emperyalizminin kuklaları, Ulusal Kurtuluş Savaşının simgesi Misak-ı Milli kavramının başına bir de BOP planının başındaki “genişletilmiş” sözcüğünü ekleyerek, Ergenekon gibi, Misak-ı Milliyi de yozlaştırma çabasına girmişlerdir. 

Vatanımızı bölme çalışmalarını hızlandırmışlardır.

Türkiye Cumhuriyeti bugün ABD, AB, PKK ve İsrail tarafından kuşatılmıştır ve hedefte Türkiye’nin parçalanıp bölünmesi vardır.

Ülkemiz dört bir yandan saldırı altındadır. Kuşatılmıştır.

Bu saldırı, 200 yıldan bu yana Türk milletini yok etmek için oynanan oyunun ikinci ve son perdesidir. 

Türk milletine karşı Topyekûn savaş açılmıştır.

Topyekûn savaşa topyekûn savaşla karşılık vermek gerekir.

Bu nedenle, Vatanın bölünmesi, Türk adının tarihten silinmesi karşısında, Türk ulusuna topyekûn direniş hakkı doğmuştur.

Tıpkı Ulusal Kurtuluş savaşında olduğu gibi…

Diyoruz ki:
FERMAN EŞBAŞKANINSA VATAN BİZİMDİR…
Ferman Eşbaşkanınsa meydanlar bizimdir…

Biz bu vatanı sokakta bulmadık, kanla gözyaşı ile kurduk…

Birinci Kurtuluş savaşında olduğu gibi, ikinci kurtuluş savaşımızda da birleşe birleşe, bütünleşe bütünleşe, direne direne saltanatınıza, hilafetinize son vereceğiz.

19 Mayıs’larda, 29 Ekim’lerde atılan adımlar, 8 Nisan’da, Silivri önünde daha da güçlü, daha da kararlı atılacak ve adaletsizlik saraylarınızın, zindanlarınızın yıkılmasında dönüm noktası olacaktır…

İlk Kurşun
➽ Paylaş: