Sonunuz malum. Boş hayaller kurmayın beyler…
HALK KORKU DUVARINI AŞMAYA BAŞLADI,
DUYDUĞUNUZ SESLER,
VATANSEVERLERİN AYAK
SESLERİDİR…
Ali ERALP
Gazeteci olarak sık sık halkın arasına karışırız.
Köylere gideriz. Esnafla konuşuruz.
İşçinin, köylünün, memurun görüşlerini, düşüncelerini öğrenmek için söyleşiler yaparız.
İşçinin, köylünün, memurun görüşlerini, düşüncelerini öğrenmek için söyleşiler yaparız.
Sorular sorarız. Soruları yanıtlarız. Paneller, konferanslar düzenleriz.
Amaç, çeşitli konularda halkımızın nabzını tutmak ve yazılarımızı bir
masa başı çalışması, sanal ürün olmaktan çıkarıp, gerçeklere dayandırmak,
halkımızla bütünleşmektir…
Son yıllarda bu amaçla birçok köyü ziyaret ettik. Sorunlarını dinledik.
Karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk.
Bir köye iki kez yolumuzun düştüğü de oldu.
İlk gidişimizde izlenimlerimiz şunlardı:
Genellikle köylüler durumlarından şikâyetçiydi. Mazot, gübre, tarım
girdilerinin pahalı olduğundan, hükümetin çiftçileri desteklemediğinden
yakınıyorlardı. Ürünlerinin para etmediğini, ekmek parası bulamaz duruma
geldiklerini söylüyorlardı. Bu şikâyetler karşısında biz de onlara
“demokratik direnişlere katılmalarını, haklarını aramalarını,”
öneriyorduk.
Şöyle yanıtlar geliyordu:
“Siz ne “hak”kından söz ediyorsunuz? Demokratik direnişi kim yapacak?
Koca koca paşaları sorgusuz sualsiz hapsediyorlar. Bizim hacmimiz ne cirmimiz
ne? Ateş olsak düştüğümüz yeri yakarız… Bu yoklukta bir de dört duvar arasına
atarlarsa bizi, çoluğumuz çocuğumuz hepten aç kalır…”
Aradan uzunca bir süre geçtikten sonra kendileri bizi davet ettiler. İkinci gidişimizde yine aynı şikâyetleri sıraladılar ama bu kez görüşleri ve tavırları değişmişti. “Bıçağın kemiğe dayandığını, bu iktidardan kurtulmak gerektiğini” söylüyorlardı, sonra da ekliyorlardı:
“Recep Tayyip APO ile görüşme yapıyormuş, TC’leri de kaldırıyorlarmış, Türk bayrağı taşıyanlara biber gazı, tazyikli su sıkıyorlarmış, bu iktidara karşı ucunda ölüm de olsa mücadele edeceğiz…”
Aradan uzunca bir süre geçtikten sonra kendileri bizi davet ettiler. İkinci gidişimizde yine aynı şikâyetleri sıraladılar ama bu kez görüşleri ve tavırları değişmişti. “Bıçağın kemiğe dayandığını, bu iktidardan kurtulmak gerektiğini” söylüyorlardı, sonra da ekliyorlardı:
“Recep Tayyip APO ile görüşme yapıyormuş, TC’leri de kaldırıyorlarmış, Türk bayrağı taşıyanlara biber gazı, tazyikli su sıkıyorlarmış, bu iktidara karşı ucunda ölüm de olsa mücadele edeceğiz…”
Korku duvarı aşılmaya başlanmıştı.
Korku duvarı esnaf arasında da aşılmaya başlandı.
Düziçi’nde köftecilik yapan bir esnaf, Köfteci Osman Usta, TC düşmanlığını
protesto etmek için dükkânının camına, “TÜRKİYE CUMHURİYETİ
KÖFTECİSİ” yazmış…
Kimseden korkusu yok artık.
Ellerine bayrakları alıp “akil”leri protesto etmek için yollara
düşen, toplantı salonlarının kapısına dayanan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları
da kimseden korkmuyor.
Üstelik bu direnişlere katılanlar sadece TGB’li gençler de değil.
Aralarında bakkal Hüseyin, balıkçı Temel, kasap Hasan da
var…
İktidarın ve BDP’lilerin telaşı, korkusu işte bu yüzden.
Adamlar bir anda CHP, MHP koruyucusu, hamisi kesildiler.
Çağrı üzerine çağrı yapıyorlar.
“Gelin Açılım sürecine katılın, yoksa eriyeceksiniz…”
“Gelin Açılım sürecine katılın, yoksa eriyeceksiniz…”
Bebek katili APO da aynı yönde bir demeç vermişti: “CHP, sürece
destek vermezse biter…”
Aslında CHP de MHP de erise, bitse, zil takıp oynarlar ama birden bire
bölücüler, yeni mandacılar, Amerikanofiller CHP – MHP dostu oldular.
Bu arada tehditlerden, şantajlardan da geri durmuyorlar.
Başbakan MHP’nin iktidar olduğu dönemi inceleteceğini, yolsuzlukları ortaya
dökeceğini söylerken, Mehmet Ali Şahin de “Akil insanlardan birinin
başına bir hal gelirse, sorumlusunun Devlet Bahçeli olacağı” tehdidini
savurarak, milliyetçilerin yürüyüşüne engel olmaya çalışmaktadır.
Yüz binlerce insanın ay yıldızlı bayraklarla İzmir Meydanını gelincik
tarlasına çevirmesi hem AKP’lilerin, hem PKK’lıların yüreğine korku
salmıştır.
Telaşları bundandır.
Ama korkunun ecele faydası yoktur.
10 binler 100 binlere, 100 binler milyonlara dönüşüp, yeni saltanat, hilafet, sultanlık dönemine son verecek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Osmanlının küllerinden yarattığı Türkiye Cumhuriyetini yeniden kuracaktır.
10 binler 100 binlere, 100 binler milyonlara dönüşüp, yeni saltanat, hilafet, sultanlık dönemine son verecek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Osmanlının küllerinden yarattığı Türkiye Cumhuriyetini yeniden kuracaktır.
Bu devrim yürüyüşünde CHP, içindeki PKK yanlısı, Fethullah Gülen hayranı
milletvekillerini temizlemeli; bölünmeye, şeriata, hukuksuzluğa karşı çıkmalı,
İkinci Kurtuluş Savaşında yerini almalıdır.
Dev uyanmaya başlamıştır. Nazım’ın deyişi ile “Nasırlı ellerini
toprağa koymuş, dizlerinin üstünde doğrulmak üzeredir…”
Birlik, bütünlük toplantıları yapılmaktadır.
AKP’li yurtseverler de gidişattan rahatsızdır. AKP’den kopmalar, ayrılmalar artmaya başlamıştır.
AKP’li yurtseverler de gidişattan rahatsızdır. AKP’den kopmalar, ayrılmalar artmaya başlamıştır.
Yakında vatanseverler tüm yurdu miting alanına dönüştürüp, ellerindeki ay
yıldızlı bayraklarla gelincik tarlasına çevirecektir.
Halk “korku duvarı”nı aşmaya başlamıştır ey AKP. Duyduğun sesler üç
beş çapulcunun değil, yurtseverlerin ayak sesidir.
Kapınıza doğru yaklaşmaktadır.
Bu vatandan bir tek çakıl taşının bile koparılamayacağını hem siz hem
terör örgütü PKK, hem de yandaşınız, ortağınız, korumanız ABD yakında
anlayacaktır…
Sonunuz Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin sonu gibi olacaktır…
Boş hayaller kurmayın beyler…
İlk Kurşun