AKP can almaya devam ediyor...
Haziran İsyanı’nın başladığı günden beri AKP iktidarı ölüm kusuyor. İsyan günlerinde bugüne kadar 13 insan polisin yasal mermisi, gaz bombaları ve fiziksel şiddeti nedeniyle hayatını kaybederken Soma’da 301 işçi taşeron sistemi ve güvencesizlik nedeniyle yaşamını yitirdi. Onlarca insan gözünü kaybetti, yüzlercesi yaralandı...AKP iktidarı son 1 yılda ölüm saçtı
Haziran İsyanı’nın başladığı günden bu güne AKP halka karşı yürüttüğü savaşta can almaya devam ediyor...
Haziran İsyanı’nda 8 direnişçi yaşamını yitirirken Mehmet İstif de polisin ağzına sıktığı biber gazı nedeniyle dil kökü kanseri oldu. 13 Mayıs’ta yaşam mücadelesini kaybeden İstif hayatını kaybetti.
sendika.org'un derlediği habere göre hayatını kaybedenlerle ilgili yürütülen soruşturma ve davalarda da katilleri koruyan “adalet” ortaya çıktı. Davalar kaçırıldı, katiller saklandı, tutuklama talepleri reddedildi, görüntüler saklanmaya çalışıldı, yalancı tanıklar dinlendi…
Ethem Sarısülük
Ankara’da 1 Haziran günü polis insanları Kızılay Meydanı’na sokmamak için direnişçilere saatlerce saldırdı. Ethem Sarısülük direnişte polisin yasal mermisiyle başından vuruldu.
14 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra yaşamını yitiren Ethem Sarısülük’ü başından vuran polisin, sonradan ortaya çıkan görüntülerde arkadaşlarına “Çektim, sıktım 3 tane” dediği ortaya çıktı.
Ethem’in katili Ahmet Şahbaz’ın yargılandığı duruşmalarda katil perukla gizlendi, avukatların tutuklama talebi reddedildi. Son duruşmada da katil Ahmet Şahbaz “susma hakkını” kullandı. Tutuklama talebi tekrar reddedilince katil tepkilerden kaçmak için hakimin odasına girdi.
Ali İsmail Korkmaz
19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz 2 Haziran gecesi Eskişehir’de polis ve sivil faşistler tarafından ara sokakta dövüldü.
Korkmaz’ın tedavi olmak için gittiği hastanede doktor tedavi olmadı, önce ifade vermesini istedi. Korkmaz o sırada beyin kanaması geçiriyordu. 37 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitirdi. Davası için gerekli görüntüler önce saklandı sonra ortaya çıkarıldı.
“Güvenlik” gerekçesiyle Ekişehir’de görülecek dava dörde bölündü; ana dava Kayseri’de görülüyor. Hukuksuzluklar zincirine dönen dava sürecinde 10 sanıktan yalnızca 5’i tutuklandı. Görüntülerde tespit edilen 2 kişi sanık dahi olmadı.
Berkin Elvan
.
14 yaşındaki Berkin Elvan Okmeydanı’ndaki evinden ekmek almak için çıktığı sokakta polisin attığı gaz bombasının hedefi oldu.
269 gün yaşam mücadelesi veren Berkin Elvan yaşamını yitirdiğinde 16 kiloya düşmüştü. Katilleri koruyan adalet Elvan’ın ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmada da kendini gösterdi.
Tanıklar soruşturmada 3 maymunu oynayarak görmediklerini, hatırlamadıklarını ve bilmediklerini söyledi. Tanıklardan 2’si Elvan’ın hastaneden önce ÇHD’ye götürüldüğünü iddia etti ancak bu iddianın yalan olduğu kısa süre sonra anlaşıldı.
Elvan’ın cenazesi yünbinlerce insanın sokağa çıktığı bir gün olarak tarihe geçti. Üniversitelerde ve liselerde boykotlar örgütlenirken Türkiye’nin dört bir yanında Elvan için eylemler düzenlendi.
Abdullah Can Cömert

4 Haziran’da akrepten atılan gaz fişeğiyle başından vurulan Cömert, direnen Armutlu halkı tarafından haftalarca anıldı. Cömert için mücadele barikatlardan mahkemelere taşındı. AKP, katilleri “sanık” değil “tanık” sıfatına mazhar görse de Çapul Tv’nin netleştirdiği görüntüler ile Cömert’i vuran polis Ahmet Kuş belirlendi. “Kasten öldürmek” ile suçlanan Kuş, Cömert ailesinin avukatlarının taleplerine karşın tutuksuz yargılanırken, emri veren üstleri ise takipsizlik kararıyla koruma altına alındı.
Ahmet Atakan
ODTÜ ve Tuzluçayır’da eş zamanlı başlayan direnişlere destek için Antakya’da düzenlenen eylemlerde 10 Eylül günü Ahmet Atakan başına gelen gaz bombası sonucu yere düştü ve yaşamını yitirdi. Atakan’ın ölümüyle Armutlu’nun barikatları yeniden alevlendi, polis saldırıları ve direniş günlerce sürdü. AKP medyası, Atakan’ın katledilmesini “çatıdan kendi düştü” yalanıyla aklamaya çalışırken, yürütülen soruşturma bir dava sürecine dahi dönmedi.
Medeni Yıldırım
AKP’nin “çözüm süreci”nde giriştiği savaş hazırlıkları kapsamında pek çok yerde olduğu gibi Diyarbakır Lice’de inşa ettiği karakol inşaatı 28 Haziran’da bölge halkı tarafından protesto edildi. Askerlerin, dava sürecinde “hedef alarak” açtığı anlaşılan ateşi sonucu 18 yaşındaki Medeni Yıldırım öldü.
Başsavcılık, olay yerinde bulunan 317 mermi kovanının ateşleyicilerini değil, Medeni Yıldırım’ın vücudunda alkol olup olmadığını araştırdı. Haziran İsyanı’nın özneleri ise Yıldırım’a diğer kayıplar ile sahip çıktı. Ulusalcı olduğu söylenen bölgelerde binler “Her yer Lice” diye yürüdü, Gezi Parkı’ndan Lice’ye kardeşlik köprüsü kurdu. “Kardeşlik” namına Diyarbakır’a Barzani ile giden Tayyip Erdoğan’a yanıt ise elinde oğlunun pankartıyla Fahriye Yıldırım’dan geldi: “Oğluma Gezi Parkı’nda kahraman diyorlar. Ya siz? Oğlumun katilini neden bulmuyorsunuz? Savcılar, polisler nerede? Çocuğumun katili sizsiniz!”
Mehmet Ayvalıtaş

Olay yeri keşfi yapılmadan, “kayıp” mobese görüntüleri bulunmadan, görgü tanıkları dinlenmeden hazırlanan iddianame sonucunda dava açılsa da 21 Kasım ve 5 Şubat’taki duruşmalarda tutuksuz yargılama kararı değişmedi. Ayvalıtaş için adliye önüne gidenlere ise polis saldırıları gerçekleşti.
Polis tutanağında “yok” denilen mobese görüntüleri ise sonradan ortaya çıktı. Başbakanın “Analar ağlamasın” sözüne “Önce biz anaları öldürsünler ki evlatlarımızın öldüğünü görüp ağlamayalım” diyen Fadime Ayvalıtaş ise evlat acısına 6 ay dayanabildi ve 13 Aralık’ta kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Mehmet Ayvalıtaş için yürütülecek adalet mücadelesi, aynı zamanda Fadime Ana’nın için yürütülecek adalet mücadelesi haline geldi.
Hasan Ferit Gedik
İstanbul Gülsuyu’nda rant ağlarını yaygınlaştırmak isteyen çetelerin, her daim karşılarında buldukları devrimcilere yönelik saldırıları, 29 Eylül 2013’te ölümle sonuçlandı.
21 yaşındaki Hasan Ferit Gedik, Halk Cephesi’nin çeteleşmeye karşı gerçekleştirdiği eyleme yapılan silahlı saldırıda başından vurularak katledildi.
Cenazesinin Gülsuyu’na götürülmesine izin verilmemesi üzerine Armutlu’da polis barikatının önünde üç gün direnişte kalan bölge halkı, polisi geri çektirerek binlerce kişiyle cenazeyi gerçekleştirdi.
Gedik’i öldüren çete üyelerinden 3’ü tutuklanırken, birçoğu ellerini kollarını sallayarak yeni saldırılar gerçekleştirdi. Gedik’in aynı zamanda forumlarda etkili bir isim olması, İstanbul forumlarının sahiplenmesini artırdı. Doğrudan devlet eliyle rant ilişkilerinin taşeronuna dönüşen çeteler, İstanbul’un pek çok mahallesinin gündemi haline geldi. Hasan Ferit Gedik ise, Haziran İsyanı’nın faşizme karşı özgürlük ve yaşam alanlarına sahip çıkma mücadelesinin simgelerinden birine dönüştü.
Direnişte yaşamını yitirenler 8 isimle de sınırlı kalmadı. Mersin’deki eylemde polisin ağzına biber gazı sıkması sonucu dil kökü kanseri olan Mehmet İstif, 13 Mayıs günü yaşamını yitirdi. Ankara’da temizlik işçisi İrfan Tuna, çalıştığı dershanede yoğun biber gazından etkilendi ve kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Kadıköy’de bir barda çalışan Serdar Kadakal da polisin yoğun biber gazı kullanması nedeniyle kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
Haziran İsyanı’nda hayatını kaybedenlerden başka 12 kişi de polis şiddeti nedeniyle gözünü kaybetti; yüzlerce kişi yaralandı. Polis şiddeti Haziran İsyanı’ndan sonra da son bulmadı. 13 Mayıs günü Soma’da gelen faciada resmi rakamlara göre 301 maden işçisi yaşamını yitirdi. Okmeydanı’nda Soma için yapılan eyleme polis silahla saldırdı. Uğur Kurt ve Ayhan Yılmaz hayatını kaybetti. Polis saldırısı insanların ölümüne karşı gerçekleşen protesto eylemlerinde de devam etti. Soma’daki işçi katliamına ve Okmeydanı’ndaki saldırılara karşı gerçekleşen eylemlerde Türkiye’nin pek çok yerinde polis saldırısı yaşandı.
Yurt