Televizyonlarda ‘DİN SATAN’ işportacılar!
Televizyonlar din satan işportacılarla dolu
Türker ERTÜRK
Geçtiğimiz günlerde, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde görev yapan Prof. Mustafa Aşkar, TRT’de yayınlanan “Ramazan Sevinci” adlı programda; “Namaz kılmayan hayvandır” dedi ve bir anda gündem bu zırva söz üzerine gelişti.
İnsanlığın gelişimi ile insanın gelişimi paraleldir. Yani insanlık da aynı insan gibi; bebeklik, emekleme, çocukluk, ergenlik, gençlik ve erişkinlik dönemlerini yaşamış ve hala yaşamaktadır. Bugün insanlığın geldiği çağdaş çizgiye, ne yazık ki hala gelememiş insanlar ve toplumlar çok fazladır.
OSMANLI NİÇİN YIKILDI
Osmanlı, güç kaybettiği için yıkılmadı. Yıkılmasının nedeni; insanlığın ulaştığı çağdaş çizginin çok gerisine düşmüş olmasıydı. İnsanlığın ulaştığı çağdaş çizgiye öncülük yapan gelişmeler, Osmanlı’nın hemen yanı başında, Avrupa’da gelişti. Bu gelişim, 15. Yüzyılda başladı. İçinde; coğrafi keşifler, Rönesans, dini sorgulamak ve taassubuna başkaldırmak, Reform, Hümanizm, Fransız İhtilali, “ulus devlet ve ulus kimliklerin” yaratılması ve sanayi devrimi vardı. Her şeyden önemlisi, 18.Yüzyıl’dan sonra zirveye ulaşan ve devamlı kendini aşan; akılcı ve bilimsel düşünce sistemi vardı.
Osmanlı ise; artık çağdaş değildi ve insanlığın geçmiş dönemine ait düşünce sistemi ile var olmaya çalışıyordu. Bu, mümkün olamazdı! Çünkü çağı yakalamış çağdaş milletler ve toplumlar; çağdışı kalmış milletleri ve toplumları kullanmışlar, sömürmüşler ve sonunda onları yok etmişlerdir. Tarih, bunun sayısız örnekleri ile doluydu. Roma da, Bizans da çağın gerisine düştüğünde yok oldular.
NİÇİN AYDINLANMA DEVRİMLERİ
Bu nedenle; Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra, eski düzen tekrar kurulamaz, aynı tas aynı hamam devam edilemezdi. Atatürk önderliğinde yapılan “Aydınlanma Devrimleri” bunun için yapıldı. Amaç; insanlığın geldiği çağdaş çizgiyi yakalayabilmek, çağdaş toplumsal bir kimlik yaratabilmek ve toplumu akılcı-bilimsel düşünce sistemine geçirebilmekti. Aksi; üretememek, itilip kakılmak, sömürge olmak ve sonunda yok olmaktı!
Televizyonlara ve gazetelere bakıyorum; her taraf din satan işportacılarla dolu. İnsanlığın bugün ulaştığı çağdaş çizgiden çok uzakta olan bu insanlar; Allah simsarlığı yaparak, İslam’ı pazarlayarak, tereciye tere satarak halkı sömürüyorlar ve para kazanıyorlar. 1500 yıldır aynı hikayeleri çevirip çevirip anlatıyorlar. Çağı yakalamış toplumlara bu hikayeleri anlatıp, para ve itibar kazanabilir misiniz?
ASIL SORUN NEDİR
İlahiyat Profesörü Niyazi Kahveci; “Din ile yoğun meşgul olan kişi ve toplumlara sosyo-dini açıdan bakılınca, şu bulgu ortaya çıkmaktadır: Onlar, felsefe, bilim ve teknik açıdan hiçbir alanda icadı olmayan ve çağdaş insanlık çizgisi nazarında işe yaramayanlardır. Dünya fikir ve bilim piyasasında hiçbir değere sahip olmayan insanlar, insanlık çizgisinde değeri bulunmayan oluşumlara yerel bazda ve kendi aralarında yüksek değer atfederek, sanal olarak değerli olmaya çalışırlar. Özgün akli ürünleri ile var olunan bir çağda, bu ürünleri üretemeyenlerin, Tanrı’nın eserlerini satarak büyük insan olabildikleri toplumlar, bundan sonra varlıklarını sürdüremezler” diyor.
“Namaz kılmayan hayvandır”, “Kadın ve erkek eşit değildir”,“Çocuk doğurmayan kadın, yarım kadındır” gibi söylemler, çağdaş insanlık çizgisinin söylemleri değil. Prof. Akşar’ın sözlerini, çağdaş insanlık çizgisine ulaşamamış bir insanın hezeyanları olarak kabul edin. Asıl sorun, bu söylemin ciddiye alınması ve tartışılması. Bunun anlamı ise; çağdaş uygarlık yolunda, hala kat etmemiz gereken ciddi mesafelerin olduğudur.
Saygılar sunarım.