Bireysel emeklilik soygunu: ‘Çıkma hakkınızı kullanın’
Zorunlu Bireysel Emeklilik Sigortası Uygulaması olarak lanse edilen düzenleme, çalışanlardan yapılan zorunlu kesintilerle oluşturulan fonun uzun vadede yağmalanmasına, kısa vadede ise başka hakların gaspı için kullanılmasına hizmet ediyor. Çıkma hakkını kullanan bir banka çalışanı soygunun detaylarını anlattı...Bireysel emeklilik soygunu:
‘Zorunlu girişler başladı
çıkma hakkınızı kullanın’

OHAL döneminde birçok yasal düzenlemeye imza atan hükümetin icraatlarından en önemlisi, bireysel emeklilik sisteminin (BES) yaygınlaştırılmasına dönük bir kanun çıkarmak oldu. 45 yaş altında çalışanların ücretlerinden yapılacak kesintilerle, milyonlarca ücretli sisteme zorunlu olarak dahil edildi.
Kamuoyu gündemine geldiği ilk dönemlerde ‘Zorunlu BES uygulaması’ olarak lanse edilen düzenleme, zamanla ‘Otomatik BES’ ismini alırken, hem özel sektör hem de hükümet yetkilileri tarafından söz konusu sistem sürekli gündemde tutuldu.
İşsizlik sigortası fonunun, amacı dışında kullanıldığı ve OHAL döneminde hükümetin sermayeye kapıları ardına kadar açtığı düşünüldüğünde; BES’in en önemli amacının patronlara yeni kaynak yaratmak olduğu, bu devasa kaynağın yatırım için sermayenin emrine verileceğini düşünmek hayalcilik olmaz.
10 Ağustos’ta yasalaştırılan ve 24 Ağustos’ta yürürlüğe giren BES düzenlemesinde, ‘60 gün içinde cayma hakkı’ maddesi yer alıyor. Sisteme dahil edilen çalışanların çok büyük bir bölümü, Ocak 2017 maaşlarını Şubat başında alacaklar ve otomatik kesinti bu aşamada yapılmış olacak. Maaş ödemelerinin peşin yapıldığı banka çalışanları içinse, otomatik kesinti bu ay başında gerçekleşti ve ‘cayma hakkı’ için süre başladı. Birkaç hafta içinde çok sayıda çalışan bu hakkı kullanmış oldu.
Zorunlu BES’e dahil edilen bir banka çalışanıyla BES’e nasıl dahil edildiği, sistemde yer alan ‘fon seçme’ işleminin neye göre belirlendiği ve BES’ten çıkışı neden tercih ettiği üzerine konuştuk.
Bireysel Emeklilik Sistemine girişiniz, yayımlanan kanun kapsamında zorunlu olarak mı gerçekleşti, yoksa sizin mi talebiniz oldu? Süreci biraz anlatabilir misiniz?
Sisteme girişim bilgim dışında gerçekleşti, kesintiyi bordroma bakınca anladım. Zorunlu bireysel emekliliğin başlayacağı konuşuluyordu ama süreç hakkında karmaşa vardı, kimse ne zaman başlayıp ne kadar süreceğini bilmiyordu. Aylık ödenecek katkı payı miktarını, çıkışta bizi bekleyecek yaptırımları, paramızın hangi fonlarda kim tarafından yönetileceğini, 20’den fazla emeklilik şirketi arasından hangisini seçmemiz gerektiğini... Bunların hiçbirini bilmeden, kendimizi zorunlu BES’in içinde bulduk.
Bireysel Emeklilik Sistemine girerken, prime esas kazancınızın % 3’ünün maaşınızdan kesilmek zorunda olduğu bilgisi var. Bu kapsamda, asgari ücret ve asgari ücretin biraz üzerinde çalışan bir işçinin maaşından yapılacak bu kesinti oldukça yüksek değil mi?
Kesinti miktarı gerçekten çok fazla. Zam olarak verdiklerinden fazlasını almaya çalıştılar tasarruf adı altında. Kimse bu ülkede sokağa çıktığında bile akşam eve sağ salim geri geleceğinin garantisini veremiyorken, insanlara emeklilik döneminde hayal satmaya çalıştılar.
Katkı payını brüt maaşın yüzde 3’ü olarak sabitlemeleri, önümüzdeki senelerde maaş zamlarımızın tırpanlanacağının kanıtı. Üstelik devlet katkısının kaç yıl daha devam edeceğinin bilgisi de net değil. Muhtemelen, insanlar sisteme zorunlu olarak angaje edildikten sonra devlet katkı payı vermeyi kesecektir. Zaten devlet katkısını hak etmek için ciddi zorluklar bulunuyor sistemde. Devlet katkısını hak etmek için, 10 yıl katkı payı ödeyip 56 yaşını beklemek gerekiyor. Bu süre öncesinde BES’ten çıkanlar içinse, hem devlet katkısı miktarı ciddi oranda azalmış oluyor hem de fon getirilerinden yüzde 15 gelir vergisi kesiliyor. Emeklilik şirketlerinin ödediğimiz katkı paylarından kestiği yönetim gider kesintileri, fon işletim kesintileri, çıkış aidatı gibi kesintiler de olabiliyor.
Sistemden çıkışı neden tercih ettiniz?
Sistemden çıktım çünkü; yüksek ihtimalle fonların batırılıp, biriktirdiğimiz tutarların enflasyon karşısında her gün biraz daha eriyeceği bir sonuç çıkacaktı önümüze. Zaten hali hazırda, zorunlu BES başlamadan önce, bireysel emeklilik fonları kötü yönetilip zarar ediyordu. Sistem, bankalar tarafından istismar edilip, insanlara çıkışta karşılaşacakları zorluklar veya kesintiler anlatılmadan, “kumbara hesabı” vb. isimlerle sunulup insanlar yanıltılıyordu. İnsanlara kredilerin yanında “BES yapmazsanız krediyi kullandırtmayız” denilerek satıldı.
Bunda banka yönetimlerinin, BES’i uzun süreli bir kaynak olarak görüp, çalışanlarına inanılmaz satış baskısı uygulamalarının rolü büyük. Türkiye’de emeklilik şirketlerinden ziyade banka şubelerinde bu ürünün satışı gerçekleştiriliyor. Başından beri, banka yönetiminden banka emekçilerine karşı mobbing unsuru olmuş bu ürün, katılımcılar için ciddi belirsizlikler taşımakta. Mesela 56 yaşına geldiğinde ne tutarda bir emeklilik maaşını hak edebileceğinin ya da para miktarının artış veya azalış göstereceğinin garantisi veya sözü verilememekte.
Bireysel Emeklilik Sistemine dahil edilen herkesin bir fon seçmesi gerektiğini belirttiniz. Bu fonlar nasıl seçiliyor? Yurttaşların, bu fonların içeriğine hakim olması ve bilinçli bir seçim yapabilmeleri mümkün mü?
Bireysel Emeklilik Sisteminde fon seçiminin katılımcıya bırakıldığı sadece teoride doğrudur. Zaten, insanlara yalnızca cazip tarafları anlatılan ve karşı tarafın rızası olmadan satılan bir üründe, fon tercih hakkı vermeleri sadece komik. Bireysel emeklilik formları, genelde kredi sözleşmesinin yanında insanlara imza attırılan, kimsenin çoğu zaman neyi imzaladığını bilmediği bir süreç. Bu fonlar her emeklilik şirketinde farklılık gösteriyor ve müşterinin risk getiri profili araştırılmadan, oldubittiye getirilerek fon seçimi yaptırılıyor. Böylece; müşteri konumundaki kişi, yani bireysel emeklilik fonu seçtiğini düşünen çalışan, çoğu zaman zarar ettiriliyor.
Siz bu sistemin getirilmesiyle, İş Kanunu gereğince, işçilik alacağı olan kıdem tazminatının kaldırılacağını düşünüyor musunuz?
Sistemin asıl amacının, insanlara aktif çalışma dönemlerinde zorunlu tasarruf yaptırmak olduğunu düşünüyorum. Bunu devlet katkılarıyla cazip hale getirirlerken, kıdem tazminatlarında veya emekli maaşlarında azalmaya zemin hazırlayacaklarını düşünüyorum. Çalışanlara yaptırdıkları bu “zorunlu tasarruf”, aslında onların yararlanacakları ve sosyal güvenlik haklarını budamayı mümkün kılan bir uygulama olacak. Avrupa’da bazı ülkelerde, tam da bu şekilde oldu. İnsanlara kendi tasarrufları ölçüsünde ödeme yapılarak, kıdem tazminatları gasp edildi. Ülkemizde, emekçilerin yaşadıkları hak gasplarını dikkate alırsak, ileriyi tahmin etmemiz çok zor değil.
Bir vatandaşın 60 günlük cayma süresini geçirmesi durumunda, yapılacak kesintilerin neler olduğuna dair bilginiz var mı? Sisteme girişiniz yapılırken sizlere bu bilgiler aktarıldı mı?
Zorunlu BES’te cayma süresini kaçırdıktan sonra yapılacak kesintiler hakkında bilgi verilmedi, fakat sözleşmeden caymak için aradığımda, bir daha girmek istediğimde 1 yıl devlet katkısı alamayacağım konusu defalarca hatırlatıldı. Sonradan araştırdığımda, çıkış aidatı ve fon getirisinin yüzde 15’inin, gelir vergisine kesileceği bilgisine ulaştım. Sözleşme imzalama sürecinde kimse bu bilgileri benimle paylaşmadı, hatta hiçbir sözleşme de imzalamadım. Yani; imzamın olmadığı, sözleşmeyi okumadığım ve kimseyle konuşmadan zorunlu olarak katıldığım bir süreç oldu.
'HAKLARINIZI YEDİRMEYİN'
Anlattıklarınızdan Bireysel Emeklilik Sistemi'nin aslında bahsedildiği gibi kişiye yarar getiren bir tasarruf sistemi olmadığını insanların birikimlerine el konulduğu bir düzenleme olduğunu görüyoruz. Zorunlu olarak sisteme dahil edilenlere önerileriniz neler?
İş yerinde 16 kişiyiz 14 kişi sistemden caydı. Çünkü; istediğiniz zaman sözleşmenize ait katkı paylarına ara veremiyorsunuz veya azaltamıyorsunuz, maaşınızdan otomatik kesiliyor, yani çalışan için teknik olarak bir sürü dezavantajı bulunmakta. Verilen maaş zamlarının geri alınıp, bankalara kaynak olarak aktarılması anlamına gelen zorunlu BES'in kimseye tasarruf sağlamayacağını düşünüyorum. Önceleri, birikimli hayat sigortaları gibi, BES'e benzeyen ürünlerde insanların birikimlerinin nasıl çalındığına şahit olduk; zarar eden fonlar, ödenmeyen paralar, 'iyi de imzanız var' denilen aleyhimize sözleşmeler...
Bizler sistemi az çok biliyoruz. Kesinlikle sistemden çıkılması gerektiğini düşünüyorum. Eğer kafalarında çıkışa dair soru işaretleri varsa araştırsınlar. Araştırdıklarında ve hesaplama yaptıklarında görecekler ki; aslında bu bir tasarruf yöntemi değil, tamamen kazançlarının çalındığı bir süreç. Diyelim ki, asgari ücretli bir kişi sisteme 36 yaşında girdi ve 56 yaşında çıktı. Bugünkü maaşından yapılan %3 kesinti olan 53 lira, fon seçimi yapmayıp standart fonda kalırsa (asgari ücret artışını eklemeden), ancak 20 sene sonunda 22 bin TL civarında oluyor. Günümüz şartlarında asgari ücret zamları da düşünüldüğünde iyimser bakarsak, 24 bin TL'yi belki bulur. İlk bakıldığında büyük gibi görünen ve biriktirdiğinizi düşündüğünüz paranın, ülkemizin ekonomik anlamda kötü gidişatı da düşünülürse, 20 sene sonra hiçbir değerinin kalmayacağı görünecektir. Çalışanların örgütlenerek toplu çıkışlar sağlaması ve 'durun' demesi gerekiyor. Şimdilik söylenti gibi duran, kıdem tazminatının kaldırılması konusu gerçek olmadan, işçilik haklarından vazgeçmeyeceklerini göstermeleri gerekiyor.
'SOYGUNCU ŞİRKETLERİN EMEKÇİYE ÇİFTE ZULMÜ
Bir de işin başka bir boyutundan daha bahsetmek isterim. Bu sistem getirilirken, bireysel emeklilik aracısı olarak çalışan beyaz yakalı işçiler ciddi bir performans değerlendirme sürecine girdiler. Emeklilik şirketleri arasındaki büyük rekabet, bu işçileri de ezip geçmekte. Bireysel emeklilik sözleşmesi satışı için, her gün daha fazla baskı altına alınıyorlar. Birçoğu performans yetersizliği gerekçesiyle işten atılıyor. Sistem, kendi içinde devamlılığını sürdürebilmek için, var olan işçiyi de ezip geçiyor.
Röportaj,
Boyun Eğme'nin 64.
sayısında yayınlanmıştır.