Nerden bakarsan bak, iktidarın tarım politikalarıyla TÜKENİYORUZ!..

İktidarın tarım politikaları, hasat zamanı çiftçinin mağduriyetini katladı. Alım fiyatları, maliyetleri dahi karşılamıyor. Ürünler ya bozuluyor ya zarar ettiriyor. Maliyetler ve borçlar giderek katlanıyor. Tarlada, bahçede emeğinin karşılığını alamayan üreticiler, devlet eliyle tüccara ve bankalara mahkûm ediliyor...

Üretim iflasın eşiğinde

Ülkenin dört bir yanında farklı farklı ürünler yetiştiren pek çok çiftçi, artan girdi maliyetlerine rağmen düşük kalan alım fiyatlarına tepkili.

Üreticiler, hasat döneminde ürün değil adeta dert biçiyor.


Yaşanan zirai don ve kuraklık, üretimi zarar verici boyutta azaltırken mazot, gübre, yem ve işçilik maliyetleri gibi kalemler pahalanıyor, çiftçiler ise ürünlerini bekledikleri fiyattan satamıyor.

Maliyetlerin yanı sıra iklim krizinin etkisi ile yaşanan aşırı sıcaklar ile yılın başında tarla ve bahçeleri vuran zirai don, çiftçilerin yaşadığı zorlukların katlanmasına sebep oluyor. Buğday, çay, fındık, ayçiçeği karpuz, armut, şeftali gibi tarım ürünlerinde çiftçiler, maliyetlerini dahi karşılayamıyor. 

GİRDİ DE BORÇ DA GİDEREK ARTIYOR

Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin (TZOB) düzenli olarak açıkladığı girdi maliyet değişimlerine göre çiftçinin girdi maliyetleri adeta şahlandı. DAP gübresinde aylık değişim yüzde 10,4'ü, 20.20.0 kompoze gübresinde yüzde 8'i, amonyum sülfat gübresinde yüzde 2'yi buldu. Geçtiğimiz yıla göre üre gübresi tam yüzde 90 zamlandı. DAP gübresinde yıllık enflasyon yüzde 55, 20.20.0 kompoze gübresinde yüzde 46 oldu. En önemli girdi kalemlerinden mazotta fiyat artışları da çiftçinin zararına eklendi. TZOB'a göre mazot fiyatları aylık bazda yüzde 9,3, yıllık bazda yüzde 23,4 yükseldi. Bu kalemlerden bazılarında 5 yıllık artış DAP gübresinde yüzde 1133, mazotta yüzde 607 olarak devasa zamlandı. 

İKTİDAR ÇİFTÇİYİ BANKALARIN ELİNE İTTİ

Girdi maliyetleri artan çiftçiler, üretimlerini sürdürmeleri için gereken devlet desteğini ise görmedi. AKP iktidarının plansız tarım politikaları ve yetersiz destekleme ödemeleri, çiftçileri bankalara borçlu hale getirdi. Tarım sektöründe kredi borçları devasa boyuta ulaştı. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi'nin haziran ayına ilişkin raporuna göre tarım kredi borçları, 1 trilyon 65 milyar 447 milyon 91 bin liraya çıktı. Tasfiye olunacak alacaklar da 6 milyar 713 milyon 804 bin liraya ulaştı. Borcunu ödeyemediği için icralık olan çiftçilerin tarla ve traktörleri de icradan satışa açıldı. UYAP'a göre icra ve sulh hukuk mahkemelerinden satışa açılan 3 bin 725 tarla, 278 bağ, 31 traktör, 16 makina satışta bulunuyor.

***
AYÇİÇEĞİ

Trakya’da tarım faaliyetinin kalbi ayçiçeği üretimi alarm veriyor. Yaz aylarında hasat edilen ürünlerden olan ayçiçeği ithalatında Türkiye, Avrupa Birliği’nden sonra ikinci, üretimde ise dokuzuncu sırada. Gerçekleştirilen üretime rağmen ülke, ayçiçeğinde de büyük ölçüde dışa bağımlı. Önceki yıllarda dekarda ortalama 200 kg civarında olan verimlilik, bu yıl Trakya’da ortalama 100 kilograma kadar düştü. Verimliliğin düşüşünde iklim krizine bağlı olarak gerçekleşen kuraklığın ve yağışsızlığın etkisi büyük. Hâlihazırda verimsiz bir üretim sezonu geçiren üretici, aynı zamanda maliyeti karşılamaya dahi yetmeyen alım fiyatları ve devletin ithalat teşviki ile boğuşmaya çabalıyor. Alım fiyatlarını Çukobirlik 24 TL, Trakya Birlik ise 28 TL olarak açıklarken şirketlerin alım fiyatı ortalama 25 lira düzeyinde kaldı. Bu fiyatlara karşılık Çiftçiler Sendikası’nın (Çiftçi-Sen) yaptığı hesaplamaya göre Ayçiçek tohumunun kilo maliyeti 22 TL olrak gerçekleşti. Çiftçi-Sen tarafından yapılan açıklamada “Maliyet + kâr + insanca yaşam payı hesaplamasına göre çiftçilerin ürettikleri ayçiçeği tohumunun satış bedeli en az 34-35 TL civarında olabilirse üretimlerini ve yaşamlarını devam ettirebilme olanakları olacaktır” denildi. Fiyat düşüklüğüne kapı aralayan bir diğer sebep ise iktidarın ithalat teşviki oldu. 22 Temmuz’da Resmî Gazete ’de yayınlanan kararla birlikte şirketlerin ve sanayicilerin toplam 1 milyon ton ayçiçeği tohumunu sıfır gümrük vergisi ile almasının önü açıldı. 

FINDIK

Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) 2025-2026 sezonu için önceki gün açıkladığı kabuklu fındık alım fiyatları fındık üreticisini ezdi geçti. Giresun kalite fındığın kilogramı için 200 lira, levant kalite fındık için ise 195 lira olarak belirlenen fiyatlar, maliyeti bile karşılamaya yetmeyecek seviyede. Çiftçi-Sen’in fındık maliyet hesaplamasına göre bir kilogram fındık üretebilmek için ortalama 180 lira harcanması gerekiyor. Bu tabloda TMO, fındık üreticilerine kilogram başı yalnızca 15-20 TL kâr vermiş oluyor. Üstelik üretici, tüm ürününü TMO’ya da satamıyor. Fındıkta uygulanan kota sebebiyle fındık üreticileri, tüm fındıklarını TMO’ya veremezken tüccarlar hâlihazırda yetersiz olan TMO alım fiyatlarından da düşüğe fındık alımı yapıyor. Yani fındık üreticisi, ürünlerinin kayda değer bir bölümünü zararına satmak durumunda kalıyor. Satımda emeğinin karşılığını alamayan fındık üreticileri, üretimde de zor günler geçiriyor. Bu sene etkili olan zirai don ve kokarca zararlısı, fındıkta rekolte ve randımanı oldukça düşürdü. 2024-2025 dönemi arasında 2 milyar 440 milyon 153 bin 716 dolar karşılığında 295 bin 805 ton fındık ülkece ihraç edilirken üretici, bir sonraki sene bahçesini ekemeyecek hâle getirildi. Ülke fındık ihracatında dünya liderliğini korurken fındık üretiminden gelir sağlayan 3 milyondan fazla kişi, bir sezon boyunca adeta zararına üretim yapmak zorunda bırakıldı. 

ÇAY

Çay üreticisi de özel sektörün insafına terk edilmiş durumda. ÇAYKUR’un ikinci sürgün başlar başlamaz kontenjanı dekar başına 20 kiloya kadar düşürmesi, üreticinin bahçesinden toplayabildiği çay miktarını da sınırladı. Bu kontenjan sebebiyle ortalama büyüklükte bir bahçeye sahip bir üretici bir hafta içinde sadece 600-700 kilogram arasında çay toplayabiliyor. Tüm ürününü ÇAYKUR’a teslim edemeyen üreticinin son çaresi olan özel sektör ise kâr etmek şöyle dursun zararını karşılamaya dahi yetmeyecek fiyatlardan çay alımı yapıyor. Bir kilo çay üretmenin maliyeti 20 liradan fazla tutarken özel sektörde yaş çayın alım bedeli 17-19 lira bandına kadar gerilemiş durumda. ÇAYKUR’un kilogram başına 25 liralık alım fiyatı ise ölüm karşısında adeta sıtmaya razı ediyor. Üretici, eğer ürünlerinin kayda değer bir kısmını özel sektöre zararına satmak istemezse ürününün bedelini sonradan almak üzere ÇAYKUR’a verebiliyor ancak bugün teslim edilen çayın mali karşılığı ancak 2026 Şubat-Mart döneminde eline geçiyor. Neredeyse üretimden koparılacak büyüklükte bir finansal krizle boğuşan üreticinin yüzü, bahçede de gülmüyor. Artan sıcaklıklar sebebiyle çayın tarlada kalma süresi ise kısaldı. Buna karşılık ÇAYKUR, alımları uzun periyodlara yaymaya devam ediyor. Çay üreticisi, tüm ürününü kilogram başına 5 liradan az kâr etme pahasına ÇAYKUR’a satamayınca, bir kez daha özel sektörün eline itiliyor. 

BUĞDAY

TMO’nun açıkladığı alım fiyatlarıyla ezdiği bir başka ürün ise buğday. Ekmeklik ve makarnalık buğdayda ton başına alım fiyatı 13 bin 500 lira olurken bir ton arpanın alım fiyatı 11 bin lira olarak gerçekleşti. Kilogram başında 13 lira 50 kuruşa gelen bu meblağ, maliyeti dahi çıkarmıyor. Niğde bölgesinde kuru tarımda buğdayın maliyeti 18 lira 80 kuruş, sulu tarımda ise buğdayın maliyeti 17 lira 25 kuruş olarak gerçekleşiyor. Yani, buğday üreticisi de elindeki ürünü zararına satmak zorunda bırakılıyor. İktidarın ithalat yanlısı tarım politikaları da zaten zor durumda olan çiftçiyi iyice dışlıyor. Dünyada buğday üretiminde ilk sıralarda yer alan ülkede 2025’in sadece ilk 4 ayında 904 bin 318 ton buğday ithal edildi ve yurt dışına 227 milyon 400 bin dolar ödendi. Üstelik buğdaydaki sorunlar bununla da sınırlı değil. Ekonomik kriz girdi maliyetlerini hızla artırırken iklim krizi de üretimdeki verimi azalttı. Kuru tarımda TÜİK’e göre ortalama 270 kilo olması gereken buğday verimi bu sene 75 ila 140 kiloya kadar düştü. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, buğdaydaki tabloyu yaptığı şu hesapla ortaya koydu: “1 kilo buğdaydan yaklaşık 8 tane simit elde edilir. Simit üreticisi haklı olarak diyor ki, ‘Susam var, maya var, kira var’ ve fiyatını artırıyor. En düşük simit 15 lira. Şimdi buradaki fiyatlara bakın; bir de tarlada bir yıl boyunca bu ürün için mücadele eden çiftçinin ne kadar kazanmadığı açıkça ortaya çıkıyor." 

ARMUT-KİRAZ -KARPUZ

Zirai don yüzünden bu sene meyvelerde adeta ‘kayıp yıl’ yaşanıyor. Bahçelerinden neredeyse hiç ürün elde edemeyen meyve üreticileri, zaten az olan ürünlerini zararına satmak zorunda kalıyor. Armut üretiminin başkenti Bursa’da üreticiler, geçen sene ürettiklerinden 10-15 ton daha az üretim yapabildiklerini ifade ediyor. Üretimdeki azalış kilo başına maliyetleri katlarken tarlada 35 lira olan armudun fiyatı markette üç katına çıkıyor. Zirai dondan ağır etkilenen bir diğer meyve olan kapuzda da durum armuttan farksız değil. Temmuz’da üretici ile market arasında en yüksek fiyat farkı karpuzda. Tarladaki karpuzların aşırı sıcaklardan etkilenmemesi için üreticiler, üzerlerini kağıt ve saman örterek korumaya çalıştı. Üretici Murat Kaya "Bizim yığınla emek verdiğimiz karpuz üreticide 2-3, esnafta 10-12 lira" diyerek tepki gösterdi. Kiraza ise zirai donun ardından ne üretici ne de tüketici erişebiliyor. CHP’li Gürer’e durumu anlatan Niğdeli kiraz üreticisi Zeki Sayın, durumu şöyle özetledi: “Bu bahçede 300 ağaç var, bir tane kiraz dahi yok. Üretici bitti. Seneye de böyle olursa bu işi bırakacağım. Tek geçim kaynağım kiraz. Emekliyim, emekli maaşımı da buraya harcıyorum."

➽ Paylaş:
“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..