“Din, her iktidara göre hutbesi değişen bir kurum değildir”
Diyanet cuma hutbeleriyle kadınların giyiminden tatilin nasıl yapılacağına kadar sosyal yaşamı dinsel ahlaka göre şekillendirmeye çalışıyor. Buna karşın kurumun içinde yaşanan “ütücü” ve ”eskort” skandalları ise Diyanet’in daha kendi hutbelerine uymadığını ortaya çıkardı. İlahiyatçı-felsefeci Prof. Dr. Şahin Filiz, Diyanet’in bu çelişkili durumuna ilişkin; “Din, her iktidara göre hutbesi değişen bir kurum değildir” dedi...
Kadınların giyiminden tatile yaşamı şekillendirmeye çalışan kurum skandallarıyla gündemde: Diyanet eliyle kuşatma
Diyanet’in hutbeleri sosyal yaşama yönelik tehlikeler oluşturuyor. Diyanet, 1 Ağustos ile 8 Ağustos tarihli hutbeleriyle kadınların giyimi ve tatili hedefe koydu.
Topluma ahlak dersi veren Diyanet’in ise son dönemlerde başkan Ali Erbaş ve eşi Saliha Erbaş’ın hacca ütücü götürmesinden; Avusturya’daki kuruluşu “Avusturya Türk-İslam Birliği”ndeki (ATİB) eskort skandalına varıncaya gösteriş ve eğlence şeceresi kabardı.
KADININ GİYİM ÖZGÜRLÜĞÜNE MÜDAHALE EDİLDİ
Cumhuriyet'ten Aytunç Ürkmez'in haberinde, Diyanet, 1 Ağustos’ta yayımladığı “Hayâ: Allah’ın Emri, Fıtratın Gereği” başlıklı hutbesinde kadınların giyim özgürlüğü hedefe kondu. “Mahremiyetin pervasızca ihlal edildiği bir çağda yaşıyoruz” denen hutbede; “Kısa giysiler ve şeffaf kıyafetler giyilmesi, nerede ve hangi amaçla olursa olsun Allah’ın örtünme emrini ihlaldir, haramdır. Bu, çağdaşlık değil, ilkelliktir. Ahlak ve edep ölçülerinin çiğnenmesine sessiz kalan herkes büyük bir vebal altındadır. Çünkü neslimizin iffetini, edebini ve ahlakını korumak hepimizin ortak sorumluluğudur” denildi. Bu ifadeler başta kadınlar olmak üzere, toplumun geniş kesiminin tepkilerine neden oldu.
BAKANIN YATINA TAKILAN HUTBE
Diyanet’in bu haftaki hutbesinde ise tatile el atıldı. Akrabalık bağlarını yaşatmayı ve akrabaların iyi ilişkiler kurması anlamına gelen dini ahlâk terimi olan “Sılai Rahimle Bereketlenen Tatil” başlıklı hutbede; “Günümüzde bazı tatil organizasyonları, Allah’ın hükümlerini hiçe sayan, helal haram hassasiyetinden uzak, lüks ve israfın zirveye ulaştığı, nefsani arzu ve isteklerin sınır tanımadığı bir hâl almıştır” ifadeleri kullanıldı. Bu hutbe akıllara Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un 1.5 milyar TL değerindeki yatını akıllara getirdi.
BAŞTA ERBAŞ HUTBELERE UYMUYOR
Diyanet; hutbeleriyle sosyal yaşama dini müdahalelerde bulunurken, kurumun içinde yaşananlar skandallar göz ardı edildi. Bu kapsamda Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve eşi Seher Erbaş’ın 2025 hac ziyareti sırasında Ankara’dan özel olarak götürülen ütücülerle hizmet aldığı ortaya çıkmıştı. Bu olay; Diyanet’in hem bu haftaki hutbesindeki “günümüz tatillerin lüks ve israfın zirveye ulaştığı” yönündeki eleştirisine hem de 7 Haziran’da yayımlanan ve kamu malının “tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı” olduğunu vurgulayan cuma hutbesiyle çelişki oluşturdu.
HAC, KURBAN VE BAĞIŞLAR ESKORTLARA GİTTİ
Erbaş’ın ütücü olayının yanı sıra kurumun Avusturya yapısı olan “Avusturya Türk-İslam Birliği”ndeki (ATİB) eskort skandalı da kurumun çürümüşlüğünü sözler önüne seren bir olay oldu. İddialara göre 63 adet kuruluşu yöneten ATİB’in 2020’den sonraki Din Hizmetleri Müşavirleri F.M.K. ile M.Ş.’nin, “hac, kurban ve cuma bağışları” ile eskort kızlar çağırıp eğlence düzenledi. Bu iddiaların ardından iki bürokrat görevden alındı.
ATİB İDDİALARI DOĞRULADI
Söz konusu iddialara ilişkin ise ATİB’ten önceki günlerde dikkat çeken bir açıklama geldi. ATİB’ten yapılan açıklamada “Söz konusu iddiaların bir önceki dönemi kapsadığı, Diplomatik Hesap’tan kadınlarla eğlenceler düzenlediği ortaya çıkan ilgili kişilerin tamamının ATİB’le ilişiğinin kesildiği” belirtilmesiyle, iddiaların doğru olduğu ortaya çıktı.
‘TOPLUMU ÇARPIK DİNİ YORUMLA BASKILIYORLAR’
Diyanet’in söz konusu çürümüş ve çelişkili durumunu gazetemiz Cumhuriyet’e değerlendiren felsefeci-ilahiyatçı Şahin Filiz; “Diyanet, Türkiye’nin özerk, laik ve çağdaş bir din kurumudur. Diploma sahtekarlığı gibi toplumu ve devlet yapısını can evinden vuran ‘büyük günahlar’ varken, hala toplumu yanlış ve çarpık dini yorumlarla baskılamaya çalışmak, İslam’ı sorunlara karşı duyarsızlığa alet etmektir. Atatürk’e kendi kurduğu başkanlığın hutbelerinde bir rahmeti çok görmek hala yürürlükteyken, Diyanet böyle hutbelerle kendini daha hayalı ve ‘giyinik’ gösteremez. Din, her iktidara göre hutbesi değişen bir kurum değildir” dedi.