Getirdiği kurumlar ve sonuçlarıyla 27 Mayıs, tartışmasız bir devrimdir.
27 MAYIS 1960 ÇELİŞKİLERİ
Suay Karaman
Tüm Öğretim Üyeleri Derneği
(TÜMÖD) Genel Sekreteri
27 Mayıs 1960 tarihinde Çetin Altan’ın Milliyet Gazetesi’nde yazdıkları şöyleydi: “Kara ve şüpheli günler selamete ermiş ve Türk Milleti, Silahlı Kuvvetlerinin şahsında mukadderatına hakim olmuştur. Silahlı Kuvvetlerimiz tam zamanında ve üstün bir anlayışla, Milletin kaderini gitmekte olduğu kötü yoldan bir anda aydınlığa çıkartmıştır.”
28 Mayıs 1960 tarihinde ise Çetin Altan Milliyet Gazetesi’nde şöyle yazmıştı: “Yıllar ve yıllar boyu aklımızın erdiği, gücümüzün yettiği, dilimizin döndüğü kadar tarihlerden örnekler verdik, hukuk prensipleri sıraladık, kinayeli fıkralar anlattık. Kafasında en ufak bir izan fırdası bulunan bir insan bile bu ihanet yolunun geçit vermeyeceğini görür ver geri dönerdi. Hayır, bunlar öyle yapmadılar. Anayasayı çiğnediler. Hürriyetleri kestiler, hukuk dışı komisyonlar kurdular! Artık yazı yazmıyor, yazı taklidi yapıyorduk.
Atatürk’ün gençliğe hitabesini, Nutuk’un tefrikası halinde yayınlamak dahi suç sayılır olmuştu. Atatürk’ten bahsedilsin istemiyorlardı. Onun kurduğu inkılap Türkiye’sinin Cumhuriyetine bir beyefendiler saltanatı halinde çöreklenmek ve memleketi basınsız, Üniversitesiz hatta Meclissiz idare etmek niyetine kapılmışlardı.
Silahlı Kuvvetlerimizin Büyük Ata’nın yıllar arkasından akseden manevi direktifi ile yaptığı bu hareket, demokrasimizin en sağlam teminatı olarak tarihimize geçecek ve hürriyetlerden kendi sefil benlikleri için faydalanmak isteyen gafillere her zaman için unutulmaz bir ders olacaktır.
Bize bugünleri tattıran ve bir milletin haysiyetine konmaya çalışılan tozları bir üfleyişle temizleyiveren Türk Silahlı Kuvvetleri sağ olsunlar. Kardeş kanı dökülmeden yapılan bu hareketin aynı vakar içinde gerçek demokrasinin temellerini atmasını bekliyor, seviniyor, övünüyor; övünüyor, seviniyoruz.”
27 Mayıs 1979 tarihinde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, yayımladığı bayram mesajında, “27 Mayıs, Türk ulusunun tüm toplum kesimiyle ve silahlı kuvvetleriyle özgürlükçü demokrasiyi koruma ve genişletip sürdürme kararlığının bir kanıtıdır” demişti.
Dönemin Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, 27 Mayıs 1980 tarihinde yayımladığı bildiride şunları söylemişti: “Bundan 20 yıl önce bugün, 27 Mayıs 1960 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri, cumhuriyet rejimimizin, Atatürk ilke devrimlerinin (o gün ‘inkılap’ dememişti, ‘devrim’ demişti) yaşatılması sorumluluğunu yerine getirmiştir.”
“Bu Anayasa bize bol geliyor…” diye ortalıkta dolaşan Süleyman Demirel, 27 Mayıs 1979 tarihinde İnebolu’da gazetecilere şunları söylemişti: “27 Mayıs Bayramı kaldırılmalıdır. 27 Mayıs’ın neden bayram olduğunu, daha doğrusu 27 Mayıs Bayramı ile neyin kutlandığını bilmiyorum. Türkiye’de anayasa bunalımı var, böyle anayasanın neyi kutlanır?”
27 Mayıs Devrimi, 1961 Anayasası’nın temelini oluşturan siyasal bir dönüm noktasıdır. Mustafa Kemal’in önderliğinde başarılan Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, saltanat ve hilafet yanlılarının Cumhuriyet Bayramı’nı yadırgadıkları gibi, demokrasiden payını alamayanlar da, 1961 Anayasası’nın temelindeki siyasal olayın kutlanmasını yadırgamaktaydı.
Günümüzde de, 27 Mayıs 1960 Devrimi’nin 50. yılında “27 Mayısçıların yaptıklarından utandığını” söyleyenler bulunmaktadır. Bu anlamsız iddiaya 27 Mayıs Devrimi’ni yapanlardan hayatta kalanlar gereken yanıtı vermişlerdir. Ülkeyi 27 Mayıs 1960 harekatına sürükleyen iktidarın antidemokratik yönetimini görmek istemeyenlerin, 27 Mayıs’tan utananların, numaracı cumhuriyetçilere şirin gözükmek isteyenlerin, Kemalizm’den ve Altı Ok’tan ne anladıkları belli olmayanların yönettikleri Türkiye’nin geleceğinin zor, ancak emperyalistlerinin işinin kolay olacağı anlaşılmaktadır. 27 Mayıs Devrimi’ni karalayarak, onun yargılanmasını dayatarak yapılan her şey ABD ve AB emperyalizmine hizmet etmektir.
50 yıl sonra 27 Mayıs Devrimi diğer yıllara göre farklı ve büyük ölçüde canlı bir tartışmanın içine çekiliyor.
Medyada günlerdir “27 Mayıs bir darbe mi, yoksa bir devrim mi?” sorusu tartışılıyor.
Seçimle gelen sivil yönetimin diktatörlüğe giden siyasetine karşı bir tepki sonucu gerçekleşen 27 Mayıs 1960 harekatı, getirdiği kurumlar ve yaptığı anayasa ile devrime dönüşmüştür. Gençlik başta olmak üzere Türk ulusunun büyük desteği ile, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen 27 Mayıs 1960 ihtilali, dinamik, ilerici ve özellikle 1961 Anayasası ile devrimci bir eylem olarak tarihe geçmiştir.
Askeri harekatların, ihtilallerin topluma ne getirdikleri ya da ne götürdükleri önemlidir. Devrim ya da darbe oldukları ancak bu şekilde belirlenir. 1974 yılında gerçekleştirilen Portekiz Karanfil Devrimi ile, yılların faşist diktatörü Antonio de Oliveira Salazar’ın devamı olan Marcelo Caetano başbakanlıktan ayrılmış, sömürgeler özgürleştirilmiş, siyasi af çıkarılmış, işkenceciler tutuklanmış ve parlamenter demokratik bir rejim kurulmuştur. Yalın bir mantıkla işçi sınıfının ve halkın büyük çoğunluğunun desteklediği genç subaylar tarafından gerçekleştirilen bu olaya da, bir darbe olarak bakılabilir. Ancak bugünkü Portekiz demokrasisini darbe denilen 1974 Karanfil Devrimi kurmuştur. 25 Nisan her yıl Portekizliler tarafından “Özgürlük Günü” olarak coşkuyla kutlanmaktadır.
23 Haziran 1952 günü başında bulunduğu Hür Subaylar Örgütü ile kraliyet rejimine karşı bir darbe gerçekleştirerek, İngiliz egemenliğine son veren ve bağımsız cumhuriyetin yolunu açan Cemal Abdülnâsır, Mısır toplumu tarafından bir “devrimci” olarak benimsenmiştir.
1943 yılında Albay Juan Peron tarafından Arjantin’de gerçekleştirilen ve geniş halk kitlelerinin desteğini kazanan darbe de “devrim” olarak benimsenmiştir. Üç yıl sonra yapılan seçimlerden Juan Peron, İşçi Partisi lideri olarak zaferle çıkmıştır.
Anadolu topraklarındaki ilerici ve devrimci değerlere saldırmak alışkanlığından vazgeçmeyen emperyalistler, yerli işbirlikçileri ile ortalığı toz dumana çevirmektedirler. 27 Mayıs’ı darbe olarak tescil ettikten sonra sıra Aydınlanma Devrimi’ne ve Kemalizm’e gelecektir. Ülkemizin ulusalcı insanlarının, direniş güçlerini kırmak ve özgüvenini yıkmak için sistemli bir kampanya yürütülmektedir. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, bu topraklar üzerinden Mustafa Kemal Atatürk geçmiştir ve Atatürk’ün gençleri bu oyunları bozacaktır.
27 Mayıs 1960 ihtilali, Türkiye’ye ve insanına 1961 Anayasası ile özgürlüğün ve evrensel demokrasinin kapılarını açmıştır. Getirdiği kurumlar ve sonuçlarıyla 27 Mayıs 1960, tartışmasız bir devrimdir.
*
Tüm Öğretim Üyeleri Derneği
(TÜMÖD) Genel Sekreteri
27 Mayıs 1960 tarihinde Çetin Altan’ın Milliyet Gazetesi’nde yazdıkları şöyleydi: “Kara ve şüpheli günler selamete ermiş ve Türk Milleti, Silahlı Kuvvetlerinin şahsında mukadderatına hakim olmuştur. Silahlı Kuvvetlerimiz tam zamanında ve üstün bir anlayışla, Milletin kaderini gitmekte olduğu kötü yoldan bir anda aydınlığa çıkartmıştır.”
28 Mayıs 1960 tarihinde ise Çetin Altan Milliyet Gazetesi’nde şöyle yazmıştı: “Yıllar ve yıllar boyu aklımızın erdiği, gücümüzün yettiği, dilimizin döndüğü kadar tarihlerden örnekler verdik, hukuk prensipleri sıraladık, kinayeli fıkralar anlattık. Kafasında en ufak bir izan fırdası bulunan bir insan bile bu ihanet yolunun geçit vermeyeceğini görür ver geri dönerdi. Hayır, bunlar öyle yapmadılar. Anayasayı çiğnediler. Hürriyetleri kestiler, hukuk dışı komisyonlar kurdular! Artık yazı yazmıyor, yazı taklidi yapıyorduk.
Atatürk’ün gençliğe hitabesini, Nutuk’un tefrikası halinde yayınlamak dahi suç sayılır olmuştu. Atatürk’ten bahsedilsin istemiyorlardı. Onun kurduğu inkılap Türkiye’sinin Cumhuriyetine bir beyefendiler saltanatı halinde çöreklenmek ve memleketi basınsız, Üniversitesiz hatta Meclissiz idare etmek niyetine kapılmışlardı.
Silahlı Kuvvetlerimizin Büyük Ata’nın yıllar arkasından akseden manevi direktifi ile yaptığı bu hareket, demokrasimizin en sağlam teminatı olarak tarihimize geçecek ve hürriyetlerden kendi sefil benlikleri için faydalanmak isteyen gafillere her zaman için unutulmaz bir ders olacaktır.
Bize bugünleri tattıran ve bir milletin haysiyetine konmaya çalışılan tozları bir üfleyişle temizleyiveren Türk Silahlı Kuvvetleri sağ olsunlar. Kardeş kanı dökülmeden yapılan bu hareketin aynı vakar içinde gerçek demokrasinin temellerini atmasını bekliyor, seviniyor, övünüyor; övünüyor, seviniyoruz.”
27 Mayıs 1979 tarihinde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, yayımladığı bayram mesajında, “27 Mayıs, Türk ulusunun tüm toplum kesimiyle ve silahlı kuvvetleriyle özgürlükçü demokrasiyi koruma ve genişletip sürdürme kararlığının bir kanıtıdır” demişti.
Dönemin Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, 27 Mayıs 1980 tarihinde yayımladığı bildiride şunları söylemişti: “Bundan 20 yıl önce bugün, 27 Mayıs 1960 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri, cumhuriyet rejimimizin, Atatürk ilke devrimlerinin (o gün ‘inkılap’ dememişti, ‘devrim’ demişti) yaşatılması sorumluluğunu yerine getirmiştir.”
“Bu Anayasa bize bol geliyor…” diye ortalıkta dolaşan Süleyman Demirel, 27 Mayıs 1979 tarihinde İnebolu’da gazetecilere şunları söylemişti: “27 Mayıs Bayramı kaldırılmalıdır. 27 Mayıs’ın neden bayram olduğunu, daha doğrusu 27 Mayıs Bayramı ile neyin kutlandığını bilmiyorum. Türkiye’de anayasa bunalımı var, böyle anayasanın neyi kutlanır?”
27 Mayıs Devrimi, 1961 Anayasası’nın temelini oluşturan siyasal bir dönüm noktasıdır. Mustafa Kemal’in önderliğinde başarılan Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, saltanat ve hilafet yanlılarının Cumhuriyet Bayramı’nı yadırgadıkları gibi, demokrasiden payını alamayanlar da, 1961 Anayasası’nın temelindeki siyasal olayın kutlanmasını yadırgamaktaydı.
Günümüzde de, 27 Mayıs 1960 Devrimi’nin 50. yılında “27 Mayısçıların yaptıklarından utandığını” söyleyenler bulunmaktadır. Bu anlamsız iddiaya 27 Mayıs Devrimi’ni yapanlardan hayatta kalanlar gereken yanıtı vermişlerdir. Ülkeyi 27 Mayıs 1960 harekatına sürükleyen iktidarın antidemokratik yönetimini görmek istemeyenlerin, 27 Mayıs’tan utananların, numaracı cumhuriyetçilere şirin gözükmek isteyenlerin, Kemalizm’den ve Altı Ok’tan ne anladıkları belli olmayanların yönettikleri Türkiye’nin geleceğinin zor, ancak emperyalistlerinin işinin kolay olacağı anlaşılmaktadır. 27 Mayıs Devrimi’ni karalayarak, onun yargılanmasını dayatarak yapılan her şey ABD ve AB emperyalizmine hizmet etmektir.
50 yıl sonra 27 Mayıs Devrimi diğer yıllara göre farklı ve büyük ölçüde canlı bir tartışmanın içine çekiliyor.
Medyada günlerdir “27 Mayıs bir darbe mi, yoksa bir devrim mi?” sorusu tartışılıyor.
Seçimle gelen sivil yönetimin diktatörlüğe giden siyasetine karşı bir tepki sonucu gerçekleşen 27 Mayıs 1960 harekatı, getirdiği kurumlar ve yaptığı anayasa ile devrime dönüşmüştür. Gençlik başta olmak üzere Türk ulusunun büyük desteği ile, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen 27 Mayıs 1960 ihtilali, dinamik, ilerici ve özellikle 1961 Anayasası ile devrimci bir eylem olarak tarihe geçmiştir.
Askeri harekatların, ihtilallerin topluma ne getirdikleri ya da ne götürdükleri önemlidir. Devrim ya da darbe oldukları ancak bu şekilde belirlenir. 1974 yılında gerçekleştirilen Portekiz Karanfil Devrimi ile, yılların faşist diktatörü Antonio de Oliveira Salazar’ın devamı olan Marcelo Caetano başbakanlıktan ayrılmış, sömürgeler özgürleştirilmiş, siyasi af çıkarılmış, işkenceciler tutuklanmış ve parlamenter demokratik bir rejim kurulmuştur. Yalın bir mantıkla işçi sınıfının ve halkın büyük çoğunluğunun desteklediği genç subaylar tarafından gerçekleştirilen bu olaya da, bir darbe olarak bakılabilir. Ancak bugünkü Portekiz demokrasisini darbe denilen 1974 Karanfil Devrimi kurmuştur. 25 Nisan her yıl Portekizliler tarafından “Özgürlük Günü” olarak coşkuyla kutlanmaktadır.
23 Haziran 1952 günü başında bulunduğu Hür Subaylar Örgütü ile kraliyet rejimine karşı bir darbe gerçekleştirerek, İngiliz egemenliğine son veren ve bağımsız cumhuriyetin yolunu açan Cemal Abdülnâsır, Mısır toplumu tarafından bir “devrimci” olarak benimsenmiştir.
1943 yılında Albay Juan Peron tarafından Arjantin’de gerçekleştirilen ve geniş halk kitlelerinin desteğini kazanan darbe de “devrim” olarak benimsenmiştir. Üç yıl sonra yapılan seçimlerden Juan Peron, İşçi Partisi lideri olarak zaferle çıkmıştır.
Anadolu topraklarındaki ilerici ve devrimci değerlere saldırmak alışkanlığından vazgeçmeyen emperyalistler, yerli işbirlikçileri ile ortalığı toz dumana çevirmektedirler. 27 Mayıs’ı darbe olarak tescil ettikten sonra sıra Aydınlanma Devrimi’ne ve Kemalizm’e gelecektir. Ülkemizin ulusalcı insanlarının, direniş güçlerini kırmak ve özgüvenini yıkmak için sistemli bir kampanya yürütülmektedir. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, bu topraklar üzerinden Mustafa Kemal Atatürk geçmiştir ve Atatürk’ün gençleri bu oyunları bozacaktır.
27 Mayıs 1960 ihtilali, Türkiye’ye ve insanına 1961 Anayasası ile özgürlüğün ve evrensel demokrasinin kapılarını açmıştır. Getirdiği kurumlar ve sonuçlarıyla 27 Mayıs 1960, tartışmasız bir devrimdir.