Ve böyle bir savaş AKP’nin de sonu olacaktır…


ATATÜRK’ÜN, “TAM BAĞIMSIZLIK” 


POLİTİKASINDAN EMPERYALİZME 

UŞAKLIK POLİTİKASINA…




'Ali ERALP '
 
Atatürk’ün ölümünden sonra, ona en büyük ihanet, dış politikada yapıldı.

Mandacılık hastalığından kendilerini kurtaramayan Batı hayranı işbirlikçiler, bağımsızlığımızdan ödün vererek, ülkeyi adım adım yarı bağımlı bir duruma getirdiler. Atatürk’ün başı dik, onurlu, “İstiklal-i Tam” (tam bağımsız) politikasını terk ettiler.


Bunun ilk belirtileri, İnönü döneminde ortaya çıktı. Atatürk’ün etkin görev vermediği, kızağa çektiği kişiler “İade-i itibar”, “uzlaşma, kaynaşma” bahanesi ile önemli mevkilere getirildi. Örneğin, İstiklal Mahkemesinin hakkında mahkûmiyet kararı bulunan Rauf Orbay 22 Ekim 1939’daki ara seçimlerde milletvekili yapıldı. Ama Mustafa Kemal’in yakın çevresinden olan Cevat Abbas Gürer, Tevfik Rüştü Aras, Şükrü Kaya, Kılıç Ali, Hüsrev Gerede, Naşit Hakkı Uluğ ve birçoklarına ise hiç görev verilmedi.

O sıralar el üstünde tutulan Amerikan yanlısı Halide Edip Adıvar ve Ali Fuat Cebesoy’un Bayar’larla, Menderes’lerle birlikte DP listesinden Meclise girmeleri ise gerçekleri tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır.

12 Temmuz 1947 yılında ilk Türk Amerikan ikili antlaşması yapıldı. Bu antlaşma çerçevesinde ABD, Türkiye’ye askeri yardım yapmaya başladı. 1951 yılından sonra bu ilişkiler “Ortak Savunma Programı” adı altında yürütüldü. Daha sonra da DP, CHP oyları ile ülkemiz NATO’ya katıldı. Böylece Türkiye ”Küçük Amerika(!) olma” sürecine girdi. Oysa Mustafa Kemal Atatürk ölünceye dek Batılı ittifaklardan uzak durmuştu.

Bu değişimle birlikte, Atatürk’ün, gözünün bebeği gibi koruduğu bağımsızlık ilkesi yara aldı.
Bu yeni siyasal ilişkilerden sonra emperyalizme teslimiyetçilik dönemi yeniden hortladı ve Atatürk’ün “Kendi gücüne dayanarak kalkınmayı gerçekleştirme” yöntemi bir kenara atıldı. Gidiş o gidiş…
Ama burada hemen bir noktaya açıklık getirelim. Yukarıdaki eleştiri ile İnönü’yü kötülemek, küçümsemek gibi bir niyetimiz asla yoktur. Amacımız, bağımlılığa giden yolda bir yanlış uygulamanın, bir ödünün nelere mal olduğunu gözler önüne sermektir. Yoksa günümüzün politikacıları onun tırnağı bile olamazlar…
Konumuza dönelim:

1950’lerden günümüze değin siyasal iktidarlar “emperyalizm” sözcüğünü ağızlarına almadılar. Onunla dostça geçindiler. Sanki ülkemizde bir “Kurtuluş Savaşı” hiç yapılmamıştı. Sanki Batılı emperyalistler yurdumuzu hiç işgal etmemişlerdi.

Yeni dış politikanın rüzgârıyla Menderes hükümeti, Cezayir’in “bağımsızlık mücadelesine bile karşı çıkmış, emperyalist ABD’nin yanında Kore Savaşına katılmıştı.

Daha sonraları ise bu emperyalizm yanlısı tavırları nedeni ile Türkiye, Üçüncü Dünya Ülkeleri arasında değer yitirmiş, Kıbrıs sorununda onu yalnız bırakmışlardı.

Bu siyasal işbirlikçi gelenek, AKP döneminde zirveye ulaştı.

O, iktidar olunca ilk icraat olarak Atatürk’ün “mazlum ülkelerle dayanışma” politikasını terk etti. Emperyalizme uşaklık ve taşeronluk politikasına soyundu.

ABD’nin Irak, Afganistan işgallerini alkışladı. Müslümanlığın en ateşli savunucularından olmasına rağmen, Müslüman halkın ırzına geçilmesine, katledilmesine göz yumdu.
Bugün, dış politikamız tümüyle ABD, AB yanlısı politik bir çizgide yürütülmektedir. Siyasal bağımsızlığımız ipotek altına alınmıştır. Yönetim acz içerisindedir, çaresizdir. Yönlendirilmektedir.


ABD’nin BOP projesi Tayyip’lerle, Barzani’lerle hayata geçirilmeye çalışılıyor. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun haritası yeniden çiziliyor. Kim bu plana engel olmaya kalkışırsa, kim karşı çıkarsa o hedef tahtasına yatırılıyor.
ABD, ikiz kuleleri bahane ederek BOP projesine önce Afganistan’dan başlamıştı. Sonra Irak, Libya, Suriye…
Bakalım, Türkiye’ye sıra ne zaman gelecek? Ordunun kolunu kanadını boşuna kırmıyorlar…

Planın gerçekleşebilmesi için BOP eşbaşkanı ise elinden gelen çabayı gösteriyor. Ortadoğu’da ABD adına taşeronluk yapıyor.

Bu görevinden dolayı komşuları ile kavgalı. Büyük devletlerle kavgalı. Yeryüzünde dostu kalmadı. AB ülkeleri bile onun bu pervasız gidişine ihtiyatla yaklaşıyorlar artık.

Koca dünyada onu destekleyen bir Katar, bir Suudi Arabistan bir de aşiret reisi Barzani var.
Her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı. Rezil, rüsva oldu. Perişan bir durumda…
Atatürk’ün onurlu, başı dik, “Mazlum milletlerle dayanışma”, “Yurtta barış, dünyada barış” politikasından emperyalizme uşaklık politikasına geçmenin sonuçlarıdır bunlar.


Recep Tayyip, Suriye’de demokrasinin olmadığını, Beşar Esad’ın halkına zulmettiğini tekrarlıyor durmadan. Oraya demokrasi götüreceğini söylüyor. Sanki yandaşları ve ortakları 

Katar’da, Suudi Arabistan’da demokrasi varmış gibi…

Sanki Türkiye’de demokrasi varmış gibi…

AKP ve onun Kahraman Hariciye Nazırı, Türk askerini Suriye’ye sürebilmek için bahaneler arıyor.

Akçakale’ye muhalif güçler tarafından atıldığı kesin olan bir top mermisinin ardından, Özgür Suriye Ordusunun önünü açabilmek, hareket alanını genişletebilmek için Suriye topraklarına bomba yağdırıyor.


Bir Suriye uçağına “silah taşıdığı” gerekçesi ile uluslar arası yasalara aykırı olarak el koyuyor.

Ordumuzun başına çuval geçirilmesinden sonra, “Nota verecek misiniz?” sorusuna “Ne notası, müzik notası mı?” diye yanıt veren Başbakakan, bu kez, hiç vakit kaybetmeden ve uçak araştırması bile tamamlanmadan hemen Suriye’ye nota veriyor…

Çünkü bu kez BOP Eşbaşkanının karşısında Amerika değil, ABD’nin parçalanmasını emrettiği Suriye var.

Ama burada şunu hemen belirtelim. ABD’NİN, AB’nin, İsrail’in Rusya’yı, İran’ı, Çin’i karşılarına almamak için, Suriye’ye doğrudan müdahaleden kaçındıkları böyle bir ortamda, Türkiye’nin Don Kişot’luk yaparak değirmenlere saldırması büyük işler açacaktır başına.

İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Rıza Sani’nin dediği gibi:
“Türk devlet adamlarını uyarıyorum. Suriye milleti ve devleti aleyhine Erdoğan Hükümetinin yapacağı her türlü askeri eylem, Ankara için bir intihar olur. Ankara çok acı bir olayın içinde olduğunu bilmeli ve büyük hatayı yaparsa Türkiye’de de bir savaş çıkmasını beklemelidir…”

Bu uyarının sonunu da biz tamamlayalım:

Ve böyle bir savaş AKP’nin de sonu olacaktır…

İlk Kurşun

➽ Paylaş: