İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Rota’yı millet kavramlarına
çevirdi. Yazının özeti: “Türk milletini oluşturan, Türk devrimidir”. İşte
Perinçek’in Aydınlık Gazetesi’ndeki yazısı:
Doğu Perinçek: Devrimle birleşeceğiz
Bu yazıyı “umumî arzu üzerine” yazıyoruz. 30 Ağustos 2012 günlü Rota’da
“devrimle millet olduğumuz” belirtiliyordu. Okuyucularımızdan bu konuyu
işlememiz için mektuplar geldi.
DEVRİMLE MİLLETLEŞME
SÜRECİ
Ziya Gökalp, “Meşrutiyetten evvel Türk milleti
yoktu” diyor (Türkçülüğün Esasları, Kitaplar I, Yapı Kredi Yayınları,
s.213).
Türk milletini oluşturan, Meşrutiyetlerle başlayan Türk
Devrimidir.
Kolay değil, zamanın en büyük emperyalist devletlerine karşı
1914 sonunda Çanakkale’de başladı ve 9 Eylül 1922 günü İzmir’de zafere ulaştı.
Sekiz yıllık bir savaştan söz ediyoruz.
23 Nisan 1920 günü Devrimci
Cumhuriyetin Mustafa Kemal Paşa önderliğinde kuruluşu, millet bayrağını Ankara
kalesine dikmiştir.
Arkasından “Türkiye şeyhler, dervişler, müritler,
mensuplar ülkesi olamaz” parolasıyla yürütülen bir çağdaşlaşma savaşı gelir.
Emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı, feodalizme karşı özgürleşme mücadelesiyle
sürdürülür.
Bunların hepsinin toplamı devrimdir ve aynı zamanda
milletleşme süreci denir.
Biz devrimle millet olduk.
Devrimi
tamamlayamadığımız için, milletleşme sürecinde, hâlâ önümüzde duran devrimci
görevler var.
Bu nedenle Milliyetçilik, tutucu değil, ancak devrimci
olabilir. Karşıdevrimci hacıağalar, bu nedenle Milliyetçiliğe
düşmandırlar.
TÜRK MİLLETİ TANIMININ BEŞ UNSURU
Atatürk, 1930’lu
yıllarda ortaokullarda okutulan Medeni Bilgiler (Yurttaşlık Bilgisi) kitabında
Türk milletini kendi elyazısıyla şöyle tanımlamıştı:
"Türkiye
Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir." (Atatürk'ün Bütün
Eserleri, c.23, s.17 ve 71; Medeni Bilgiler, s.18 ve 351)
Bu tanımda beş
unsur göze çarpıyor:
1. Cumhuriyet kurma eylemi:
Devrim.
2. Cumhuriyeti kuran insan unsuru:
Halk.
3. Halkın üzerinde yaşadığı toprak parçası:
Türkiye.
4. Halkın cumhuriyeti kurarak kazandığı
nitelik: Millet.
5. Milletin adı: Türk
milleti.
1. Devrimci
kuruculuk Burada belirleyici olan, Cumhuriyeti kurma eylemi,
yani devrimdir. Çünkü halk ve coğrafya daha önce de vardı. Halk, Cumhuriyet
Devrimini yaparak millet haline gelmiştir. Türkiye halkı Cumhuriyeti kurarken,
aynı zamanda kendisini millet olarak kurmuştur. Devleti ve milleti kurma
süreçleri iç içe geçmiştir.
Türkiye coğrafyası üzerinde yaşayan
insanların ortak yaşama arzusu, ancak bağımsız devlet halinde örgütlenerek
hayata geçirilebilirdi. Devleti birlikte kurma iradesi, ortak yaşama arzusunun
en somut ve biricik ifadesidir.
"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye
halkı" tanımındaki halk, devrimci ve kurucu bir halktır.
2.
Devrimle hâkimiyeti ele geçiren halk
İkinci unsur, milletin
hamurunu oluşturan halktır. Atatürk, "Türkiye halkı" diyerek, herhangi bir ırka
dayanan, etnik karaktere vurgu yapan bir millet tanımını reddetmiştir. Türkiye
topraklarında yaşayan halkın bütünü, hangi etnik kökenden (kavimden,
milliyetten) gelirse gelsin, millet kapsamı içindedir.
Millet olmak, aynı
zamanda halkın yönetme iradesini ortaya koymasıdır. Buna Fransız Devriminden
beri “millî hâkimiyet” dendi. Osmanlı devletini yıkma eylemi, millet olmak
içindi ve millî hâkimiyet içindi. Devrim olmasa, “milli hâkimiyet” olmazdı.
Milliyetçilik düşmanları, aynı zamanda milli hâkimiyet düşmanıdırlar. Çünkü
Milli Devrimciler, onların padişahını yıktı.
Kemalist Devrim önderliği,
yaşanan bu devrim sürecinin teorisini yapmış, hatta hocalara bile yaptırmıştır.
Mustafa Kemal'in talimatı üzerine, TBMM'deki tanınmış hocalardan Antalya Mebusu
Rasih, Muş Mebusu İlyas Sami ve Siirt Mebusu
Halil Hulki efendilerin imzalarıyla yayımlanan Hâkimiyeti
Milliye ve Hilafeti Islâmiye adlı kitapçığın önsözünde bu teorik çaba
görülmektedir.
"Millî hâkimiyetimiz, şer'i enverden [Allahın nurlu
emrinden], inkılâp [devrim] hakkından (...) doğmuş; kan dökülerek alınmış ve
fisebilillah [Allah yolunda, karşılık beklemeksizin] Türk ve Kürt birleşik
milletinin savaşlarıyla zafer ve galibiyet kazanmıştır." (Aktaran:
Şevket Süreyya Aydemir, Akis dergisi, 6 Kasım
1967)
3. Devrimle yapılan vatan
Millet tanımının
üçüncü unsuru, vatandır.
O vatanın adı, Türkiye'dir.
Yaşadığımız
toprakları hükümdarlar, "Memâliki Osmanî" diye tanımlıyorlardı; yani onların
mülkünde yaşıyorduk. O özel mülkü kamulaştırıp vatan yaptık.
Vatan
kavramı Namık Kemal’in “Vatan yahut Silistre” adlı oyununda ilk
kez kitleleri sardı; devrim sürecinde ortaya çıktı. Levent
Kırca’nın Samizdat oyunu da göreceksiniz milli fırtına
yaratacak.
Mehmetçik kavramı da vatan kavramıyla birlikte ortaya çıktı.
Mehmetçik, toprağı kanıyla yoğurarak vatan yapmıştır. Mehmetçik, silahlı halktır
(Bu konuda bkz. Oktay Yıldırım, Mehmetçik, Kaynak Yayınları).
Türkiye halkı, üzerinde oturduğu toprağı savaşarak vatan yapmıştır.
Sömürgeleşmekte olan bir toprak parçasından, devrimle vatan
yaratmıştır.
Meşrutiyetten sonra ve özellikle 23 Nisan 1920 günü
Ankara’da Devrimci Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte bu topraklar resmen
Türkiye diye anıldı.
4. Halkın devrimle kaynaşması ve
milletleşmesi Tanımın dördüncü unsuru, ahalinin millete
dönüşmesidir.
"Türkiye Cumhuriyetini kurma" eylemi, Atatürk'ün millet
tanımının özüdür. Bu devrimci pratik, millî bilinci de yaratmıştır. Türkiye
halkı, kendi devrimci eylemiyle kaynaşarak millet olma bilincini
geliştirmiştir.
Milletleşmek, kuşkusuz anlık bir olay değil, bir
süreçtir. Türk Devriminin daha önceki aşamalarında, 19. yüzyılın sonlarında
başlayan bu tarihsel süreç, Türklerin ve Kürtlerin tek bir millet halinde
birleşmeleri yolunu açmıştır. Her etnik kökenden yurttaşlarımız, bin yıllık bir
tarihsel geçmişten de kuvvet alarak devrimle kaynaşma sürecine
girmişlerdir.
Atatürk başta olmak üzere Kurtuluş Savaşı önderliği,
Misakı Millî dahil, Kurtuluş Savaşımızın anayasal belgelerinde, Türklerin ve
Kürtlerin hem ayrı “unusurlar” (milliyet anlamında) olduklarını, hem de tek bir
millet halinde birleşme ve birlikte devlet kurma kararı verdiklerini
saptamıştı.
Osmanlı devletinin kalıntısı olan milliyetler olgusunu
görmek, gerçeği saptamaktır. Bu etnik toplulukları millet halinde birleştirmek
ise, devrimciliktir ve çağdaşlaşmadır.
Milletleşmenin programı ise,
yurttaşlara eşitlik ve özgürlüktür.
5. Devrimle Oluşan Milletin
adı: Türk Milleti
Beşinci unsur, Türk milleti ismidir.
Cumhuriyeti kuran halkın adı, Türk milletidir. Bu isim, bir kararla
verilmiş değildir; tarihin ürünüdür.
Türk milleti, insanlık tarihinin
önde gelen birikimlerinin sahibidir. Evrensel uygarlığa devlet ve ordu
kuruculuğuyla çok önemli bir örgütlenme mirası katmıştır. Türklerin imparatorluk
ve devlet kurma deneyimi, aynı zamanda halkları birleştirme ve bir arada yaşatma
deneyimidir. Türk milleti adı, bu mirası içerir ve tarihseldir, doğaldır.
Herhangi bir anayasa değişikliği veya zorlamayla değiştirilmesi mümkün değildir.
Değiştirmeye kalkanların milletin ayakları altında kalacağını yakında
göreceğiz.
DEVRİMİMİZİ KAYBEDİNCE
Devrim, Türkiye halkını
birleştirme ve kaynaştırma yolunu açtı.
Türk halkı, Ortaçağdan
kurtulabildiği ölçülerde milletleşebilmiştir. Bir toprak devrimiyle ağalığın ve
şeyhliğin kökünü kazımış olsaydık, bölme girişimleri için elverişli bir zemin
kalmayacaktı.
1945 sonrasında yaşadığımız “Küçük Amerika” sürecinde ve
1980'lerden bugünlere uzanan karşıdevrim döneminde, ABD emperyalizminin Türkiye
üzerindeki denetimi ağırlaştı. Kemalist Devrimin millet halinde kaynaşma
sürecine soktuğu Türkiye halkı, ABD ve AB emperyalistleri tarafından etnik
gruplara, mezheplere, cemaatlere ve tarikatlara ayrıştırılıyor. Yeni Ortaçağ
Türkiye’de böyle yaşanıyor.
Devrimin yıkımı, millî birliğin, millî
devletin, vatan bütünlüğünün ve çağdaş ilişkilerin yıkımını
getirdi.
Devrimle millet olduk ve karşıdevrimle bölünüyoruz. Arkamızda
kalan 150 yılın özeti budur.
ÖZGÜRLEŞME VE KAYNAŞMA SÜRECİNİ DEVRİMLE
TAMAMLAMAK
Bugün millicilik, milliyetçilik, ulusalcılık, yurtseverlik, ne
derseniz deyiniz, ancak devrimcilikle hayata geçirilebilir.
Milletleşme
süreci tamamlanmadığı için, Milliyetçilik, tutucu olamaz.
“Muhafazakâr
Milliyetçilik” denen akım, Atatürk Devrimine karşı vaziyet almış, emperyalizmle
işbirliği yapmış ve sonuç olarak Milletleşme sürecine karşı koymuştur. Bu
nedenle “Muhafazakâr Milliyetçilik” dedikleri, pratikte gayri millî olmuştur;
Karşı-Milliyetçilik yapmıştır. Ağalardan, şeyhlerden yana olanlar, lafta
“Milliyetçilik” yapabilirler, ancak millî olamazlar.
Şu anda bölünme
tehdidi, milletimize devrimi dayatıyor.
Türkiye halkı bölünmeye devrimle
cevap verecektir.
Bugün ne kadar ayrımcılık yapılırsa yapılsın, Türkiye
halkı, dere sularının bir ırmakta birbirine karışması gibi kaynaşmıştır.
Irmakların içinde dereler ayrı ayrı akmazlar. Bu nedenle ırmağın suyunu tekrar
derelere ayrıştırma çabası sonuçsuz kalmaya mahkûmdur.
Türkiye halkı
bölünmeyecek, tek millette kaynaşma sürecini devrimle
tamamlayacaktır.