Ayvan oğlu ayvan..
AYVAN DEMEYİN ONA BE YA!
Rifat SERDAROĞLU
Yazıyı okumadan önce sizlerden bir söz istiyorum;
Anlatacağım olayları düzenleyen veya uyduran kişiler için “Hayvan” kelimesini kullanmayacaksınız!
Söz mü? Hadi başlayalım… PROFESÖR Karun Numan; “Türkiye Cumhuriyetinde, Yargı Kurum ve Kuruluşları da Cumhurbaşkanına bağlıdır” demişti. Dün da Yine bir PROFESÖR, TRT de “Namaz kılmayan hayvandır” dedi!
Evimin balkonunda gazete okurken bu haberi görünce istemeden “Yuh Hayvan” diye bağırmışım.
Balkondaki çiçeklerle uğraşan site bahçıvanı, (ona söylediğimi sanarak) “Hayrola Bey, bir hata mı yaptık” diye dikleniverdi!
“Gel Bayram gel” diyerek, haberi gösterip durumu açıkladım.
Bahçıvan Bayram ne dedi biliyor musunuz? “Ayvan demeyesin ona be ya, benim damdaki Öküz çok kızar, onunla bunu aynı tutarsın diye…”
Semra Özal’ın en forslu günleriydi! Gazetecileri toplar, onlara akıl verirdi!
Bir sohbetinde gazetecilere; “Bizim soyumuz, Saray’dan gelir” demişti!
Ertesi gün hazırcevaplığıyla ünlü Sayın Cindoruk hemen lafı yapıştırıvermişti;
“Semra Hanım doğru söylüyor. Onun soyu Saray’dandır ama Galatasaray Hamamından gelir!”
Soyu, gerçekten Kasımpaşa Sarayından gelen Emine Erdoğan Sultan, iftar için kullarından birinin evine tebdili kıyafetle gider. İftar sofrası, evin yemek masasında hazır beklemektedir. Haseki Emine Sultan derhal emir verir ve iftar yemeği geleneksel “yer sofrasında” yenir.
Saray fotoğrafçısı bol, bol resim çeker ve hepsi gazetelere servis edilir.
Fakat orucu başına vuran Saray Foto, yemekler henüz masa üstünde iken çektiği resimleri de basına verince, Haseki Sultan’ın ziyaretinin tamamen düzmece ve reklam amaçlı olduğu ortaya çıkıverir!
Reklam amacıyla mübarek Ramazan’ı kullanmaktan utanmayanlara ne diyelim?
(Sakın söylemeyin, hem suç olur hem de söz vermiştiniz…)
Patlak Ampulün Savunma Bakanı Fikri Işık; Biz, operasyon emri olduğu halde “Şehit veririm” endişesiyle, operasyon yapılmadığı dönemi de biliyoruz, dedi.
Türk Ordusunu “Ölümden korktuğu için, terör operasyonlarına çıkmıyor” diye en ağır şekilde suçlayan kim? Milli Savunma Bakanı!
O zaman adama sormazlar mı; Peki sen ne yaptın? Operasyon emri dinlemeyen Ordu Mensuplarını Askeri Yargıya havale ettin mi? Ettiysen belgeleri açıkla! Etmediysen niçin etmedin? Bakanlık koltuğunda oturmak sana sorumlu olduğun kuruma iftira atmak hakkını verir mi?
(Demeyin be ya, söz vermiştiniz unuttunuz mu? Kızdırmayın Bayramı!)
Patlak Ampul Bademlerinin, temiz kalpli gariban Müslümanları kandırmak için uydurdukları iki tane kuyruklu yalanı anlatacağım. Bunları okuduktan sonra kendinizi tutmanız gerektiğini bir kez daha hatırlatırım;
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra şehri gezerken, bir de ne görsün?
Ayasofya’nın kapısı Kıble’ye bakmıyor!
Olmaz böyle şey diye bir kızan Padişah, beyaz atından atladığı gibi Ayasofya’nın içine girer ve orta kolona sarılarak, Ayasofya’nın kapısını Kıble’ye doğru döndürür…
Yavuz Sultan Selim bir gün Sahra çölünü aşmak için ordusuyla sıcak kumlarda ilerlerken uzun boylu bir adamın aniden ordunun başına geçtiğini gördü!
Gitti yanına kimsin sen dedi ve konuştuktan sonra uzun adam kayboldu!
Yavuz ağlamaya başlamıştı!
Sordular; Haşmetli Padişahımız sizi ağlatan o mübarek zat kim idi?
Yavuz yanıt verir; Yıllar sonra Anadolu gâvurlaşacak ve o adam gelip İslam’ı yeniden yayacaktır. O Zat’ın adı Tayyip Hazretleridir…
Arkadaş tam bunu yazdım, tepemde dikilip yazıyı okuyan Bahçıvan Bayram bağırmaya başladı;
Bu palavraları anlatan Ayvandır be, hemi de ayvan oğlu ayvandır be ya…
Bayram’ı sakinleştirmek için yazıyı bırakmak zorunda kaldım. Özür dilerim…
Sağlık ve başarı dileklerimle